“Ben geldim, Hoş geldim”

Bazen insan bir kararı verirken ne haritaya ihtiyaç duyar ne de yön tabelalarına. Sadece bir esinti yeter… Hafif bir rüzgâr, içini kıpırdatan o tanıdık his. Hani arabanıza binersiniz, navigasyonu açmazsınız çünkü nereye gitmeniz gerektiğini tam olarak bilmeseniz de artık oraya varmanın vakti geldiğini hissedersiniz ya… İşte bu köşe yazılarıyla yeni yolculuğum da tam olarak öyle başladı.
Yıllardır kadın-erkek ilişkilerini kaleme alıyorum. Bazen bir ayrılığın eşiğinde, bazen bir kavuşmanın gölgesinde, bazen de kendi iç sesimizle baş başa kaldığımız o karmaşık anlarda… Yazmak, sadece anlatmak değil; anlamaktır da. İlişkilerin görünmeyen yüzlerini, içimize dokunan taraflarını, yüzleşmekten kaçtığımız gerçekleri didik didik ettim. Ve her seferinde şunu gördüm, her ilişki aslında küçük bir şehir gibi.
Kimi zaman sokak lambaları sönmüş bir mahallede dolanır gibi hissederiz. Karanlık, sessiz, tanıdık ama bir o kadar da yabancı. Kimi zamansa sabaha karşı bomboş bir caddede yürüyormuşuz gibi… Temiz, serin, umut dolu. Aşkın da, ayrılığın da, dostluğun da, ihanetin de bir coğrafyası var aslında. Ve ben o haritasız coğrafyanın sokaklarını yazmayı seviyorum.
Eskişehir ise benim için sadece bir şehir değil, bir ruh hâli. Hareketli ama ağırbaşlı, genç ama köklü, neşeli ama derin… Bu şehirde insanların duyguları daha açık, ilişkiler daha gerçek, hikâyeler daha canlı. Ve ben, artık bu hikâyeleri her pazartesi EskişehirDurum’da anlatacağım. Çünkü bazen en iyi hikâyeler, tam da yaşadığınız yerden çıkar.
Yazdıkça kendimi, okundukça sizi tanıdım. Her yorumda başka bir hikâyeye değdim, her satırda başka bir yüzü gördüm. O yüzden yazmak benim için hiçbir zaman tek taraflı bir eylem olmadı. Yazarken çoğaldım, yalnızlığımı paylaştım, gülüşleri de kırıkları da ortak ettim. Şimdi EskişehirDurum’da birlikte çoğalmaya devam edeceğiz. Çünkü ben, yazıyla konuşan biriyim. Ve bu köşe artık sizinle konuşacak.
Kimi yazılarımda bir kafenin köşesinden sesleneceğim size, kimi zaman bir telefon mesajının kalıntısından. Bazen eski bir aşkın yankısı olacak cümlelerim, bazen de yeni bir başlangıcın müjdesi. Her hafta biraz sizden, biraz benden, çokça bizden bir hikâye bırakacağım buraya. Samimi, dürüst, içten ve en önemlisi gerçek olacak bu satırlar.
Kalemim kimseyi yargılamaz ama yüzleştirir. Kimi zaman kendinizle, kimi zaman aşkla, kimi zaman da gerçekle… Çünkü biliyorum, herkesin anlatacak bir hikâyesi var ama bazen o hikâyeyi biri dile getirmeden biz de tam anlayamıyoruz ne yaşadığımızı. Ben işte o “biri” olmak için buradayım. Kelimelerimle, sezgilerimle, biraz da iç sesinizle…
Yolum buraya düştü demeyeceğim. Çünkü yollar düşmez, seçilir. Kalbimle, kalemimle ve belki de içimdeki o sesle birlikte seçtim burayı. Her pazartesi bir kapı aralayacağız birlikte. Bazen kahve kokan bir sabaha, bazen de geceden kalmış bir sessizliğe açılan bir kapı…
Ben geldim. Hoş geldim.
Bu köşe sadece kelimelerle değil, aynalarla dolu olacak.
Her pazartesi kalemim sizden bir parça yazacak, bazen en can alıcı yerden vuracak. Şimdiden cesur yazılarım olacağının altını çizeceğim. Çünkü ilişkiye dair ne varsa hepsini burada birlikte konuşacağız.
İlişkilerin haritasını birlikte çizeceğiz, yönümüzü bazen kaybedecek, bazen tam isabet bulacağız.
Rotasız çıktım yola, evet…
Ama artık haritam belliyse, o da sizsiniz.
Sevgili patronumuz Emre Öztürk’e beni ailesine kattığı için ve Eskişehir Durum’un siz değerli takipçilerine teşekkürlerimi borç bilirim.
Ee o zaman, hazırsak bir sonraki hafta başlayalım mı?
Sevgilerimle,
Emine Girgin