Romantizmin Yeni Adresi: Bağlantı Yeniden Kuruluyor

YAYINLAMA:

Merhaba sevgili okurlarım, 

Günümüz gençliğinin aşk algısı, iletişim teknolojilerinin evrimiyle birlikte köklü bir dönüşüm geçiriyor. Eskiden romantik bağ, fiziksel yakınlık ve yüz yüze etkileşim üzerinden inşa edilirken, artık duygusal temasın coğrafi sınırları büyük ölçüde ortadan kalkmış durumda. Sosyologlar bu durumu “dijital yakınlık” olarak adlandırırken, psikologlar ise beynin sanal ortamda da dopamin üretmeye devam ettiğini vurguluyor.

 

2023 yılında yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin %46’sı romantik ilişkilerine sosyal medya veya çevrim içi platformlarda başlamış. 2024’te bu oran %58’e çıkmış. 2025’in ilk yarısında ise oran %63’ü bulmuş. Yani neredeyse her üç gençten ikisi, “İlk tanışmamız DM’de oldu” diyecek noktaya gelmiş. Yüz yüze tanışmak, artık belgesel kanallarında nadir rastlanan bir doğa olayı gibi.

Kötü mü bu? Aslında değil. Çünkü ben de o %63’ün içinde yer alıyorum. Hem de nasıl… Hayatımın bir dönüm noktasında toparlanma sürecindeyim. “Bir süre kendime vakit ayıracağım” dedim, tatil planı yaptım, ayrıldığım şehirden uzaklaştım. Bavuluma mayo, güneş kremi, bir çift terlik… ve elbette telefon şarj aleti koydum. Çünkü dijital aşk, şarjın bittiği yerde biter. “Kimseyle uğraşmayacağım, sadece kafa dinleyeceğim” dedim. Ama kaderin mizah anlayışı var; çünkü tam bu sırada, ayrıldığım şehirden biriyle flört etmeye başladım. Uzak mesafe mi? Evet. Hatta öyle uzak ki, aramızdaki kilometreyi Google Maps ölçse “Yapma abla, o kadar yolu yürütemem” diye uyarı verir.

 Coğrafya kaderdir derler, benim kaderim hâlâ WhatsApp’ta çevrim içi. Ve garip şekilde iyi geliyor. Sabahları “Günaydın” mesajıyla uyanmak, akşamları “Ne yaptın bugün?” diye sormak… Bazen diyorum ki tatil bavuluma bikini yerine biraz sevgi koymuşum. Tamam, dokunamıyoruz, yan yana yürüyemiyoruz ama ekranın diğer ucunda biri gülümsüyor. Aşk, sadece sahilde el ele yürümek değil; bazen “Bağlantı yeniden kuruluyor” yazısını beklerken de yaşanabiliyormuş.

 

Tatil de bu yeni aşk türüne çok yakışıyor. Şezlonga uzanmışım, bir elimde Limonata, diğer elimde telefon… Dalga sesleriyle görüntülü konuşuyorum. O anda tek romantik olmayan şey, rüzgârın saçlarımı savurması değil; internetin görüntüyü 240p’ye düşürmesi. “Ekran dondu” diyor, ben de diyorum ki “Kalbim donmadığı sürece sorun yok.”

Bazen de sahildeki Wi-Fi’ye bağlanmak için öyle köşelere gidiyorum ki, garson gelip “Abla, menü vereyim mi?” diye soruyor. Yok diyorum, aşk menüsü bende yüklü. Geçen gün kamerası donunca, ekranda öyle bir gülümseme kaldı ki, sanırsın düğün davetiyesine poz vermişiz. 

Bir keresinde dalga sesleri o kadar baskındı ki, karşı taraf “Deniz kenarında mısın yoksa fritöz çalışıyor mu?” diye sordu. Dedim ki, “Romantizmin yeni boyutu bu, biraz tuzlu su, biraz parazit.” O da gülmeye başladı. İşte bazen mesafe, kahkahanın ulaşmasına engel olamıyor.

 

Toparlanma süreci tam da böyle başladı. Eski yaraların üstünü güneş kremi gibi ince bir koruma tabakasıyla kapattım, yeni dostluklar, biraz dijital flört ve bol kahkaha ile geri döndüm. Toparlanmak, tatilde güneşlenmek gibi: Önce biraz yanarsın, sonra bronzlaşırsın, en sonunda aynaya bakıp “Fena değilim” dersin.

 

Ve evet gençlik bize şunu öğretiyor: 

Bazen en güçlü bağlar kilometrelerle ölçülmez. Uzak mesafeler, donmuş görüntüler veya zayıf Wi-Fi engel olabilir ama kalbin altındaki o gizli toprak, sürpriz bir şekilde çiçek açtırır. Sen en çok beklemediğinde bile bir mesaj, bir gülüş veya küçük bir bakış tüm tatili güzelleştirebilir. Modem ışıkları yanıp sönse bile aşk devam eder; yeter ki kalp hâlâ bağlı kalsın. Haftaya görüşmek üzere… belki o zamana kadar  kalbimin altında ki o gizli Toprak gönlümün en nadide çiçeğini açtırmış olur, kim bilir?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *