ADAM GİBİ YETİŞTİRİLMEK

YAYINLAMA:

Geçen hafta uzun süredir ertelediğimiz o buluşmayı sonunda gerçekleştirdik.

Ajansım varken asistanlığımı yapan ama benim için sadece bir çalışan değil; elim, ayağım, kardeşim, dostum olan Berfin’le bir araya geldik.

O artık evli bir kadın.

Hem de kalbinin “işte bu” dediği, içinin doğru hissettiği adamla…

Onu dinlerken içimden “demek ki bazı kalpler gerçekten doğru yeri bulabiliyor” diye geçirdim.

Yıllar sonra birbirimizi görünce o kadar çok şey birikti ki; kahkahalarla başlayan akşam, gözyaşlarıyla bitti. Çünkü bazı dostluklar sadece mesai arkadaşlığı değil, kalp bağıdır.

O bana “Sen sadece iş öğretmedin, yol gösterdin.” dedi. İşte o an, yıllardır doğru yolda olduğumu hissettim. Para, mevki, başarı gelip geçiyor ama kalbe dokunmak kalıyor.

Hafta sonu gribimle baş başa kalınca battaniyeye sarılıp biraz dizi izleyeyim dedim.

Kızılcık Şerbeti’nin yeni bölümünü açtım. Kıvılcım, Ömer, Sönmez Hanım ve Çimen sofradaydı.

Derken konu dönüp dolaşıp erkek çocuklarının yetiştirilmesine geldi. Masada öyle bir laf edildi ki durup şöyle bir düşündüm.

“Anneler erkek çocuklarını düzgün yetiştirsin. Çünkü erkek olmakla adam olmak aynı şey değil.”

İşte o cümle tokat gibi geldi. Çünkü gerçekten de öyle. Bazı anneler oğullarını prenses gibi büyütüyor, her istedikleri önlerine seriliyor, “sen özelsin” deniyor, “sen farklısın” deniyor…

Ve o çocuklar büyüyüp bir kadının karşısına geçtiğinde, kadının sevgisini hak etmek yerine onu borçlu sanıyor. Bence mesele tam da burada başlıyor.

Erkek çocuklarını sevmekten vazgeçelim demiyorum, ama sevmeyi “özel hissettirmekle” karıştırmayalım. Onlara sınırları, saygıyı, empatiyi öğretelim. Kadına nasıl davranması gerektiğini, kırmamanın da bir erdem olduğunu, “özür dilemenin” zayıflık değil, olgunluk olduğunu gösterelim.

Çünkü bir gün o erkek, bir kadının hayatına dokunacak. Ve biz anneler ya da geleceğin anneleri neyi öğrettiysek, o kadın da onu yaşayacak. Belki bu mevsim geçişleri yüzünden midir bilmem ama bu hafta hem bedenim hem kalbim hassastı. Bir yanda grip, bir yanda düşünceler…

Ama sanırım bazen durmak, sorgulamak, hissetmek iyi geliyor.

Kendime şu soruyu sordum:

“Biz gerçekten oğullarımıza nasıl adam olunur’u öğretebiliyor muyuz?”

Belki de asıl değişim, bir çocuğun kalbine “kadına saygı” tohumunu eken annelerde başlamalı.

Çünkü bazen bir toplumu değiştirmek, bir sofra sohbetinde başlar.

Ve belki de dizilerdeki bir cümle, hepimizin kulağına fısıldar:

“Erkek olmak kolay. Adam olmak emek ister.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *