Bu Şehirde Yaşamak Lüks Oldu: Eskart 32 TL, Burs 2000 TL!

YAYINLAMA:

Merhaba sevgili okur, 

Eskart 32 TL olmuş haberiniz var mı?  Eskart mı Altın kart mı? 

Evet, Eskişehir’de!

O Eskişehir var ya… Hani her yere 15 dakikada yürünebilen şehir.

İşte orada, toplu taşımaya binmenin bedeli artık 32 TL!

Yani yürümekle otobüse binmek arasında sadece 32 TL fark var.

Tek fark şu: biri terletiyor, diğeri cüzdanı yakıyor.

Burası İstanbul değil ama fiyatlar İstanbul havası soluyor.

Ne mazot kaldı bahane edilmedik, ne maliyet.

Ama kimse demiyor ki “bu şehir zaten küçük, öğrencinin nefesiyle döner ekonomi.”

Eskişehir’in taşı toprağı öğrenci; ama öğrenciye değer veren kaldı mı?

Yok!

Eskart 32 TL olmuş, ama öğrenci hâlâ aynı:

Burs 2.000 TL, yol 64 TL gidiş dönüş, tost 70 TL, kahve 65 TL.

Bir gün dışarı çık, bir otobüs bin, bir tost ye, bir kahve iç , 

Hop! Günlük masraf 200 TL.

Bir ay 20 gün okula git, 4.000 TL lazım.

Burs 2.000 TL.

Yani matematik bile bu şehirde ağlıyor.

Bir şiir okumak istiyorum sevgilime,

Ama Cemal Süreya’yı bile okuyamıyorum.

Çünkü kitabı vitrine koymuşlar,

Yanına da yazmışlar: “300 TL — aşk dahil değil.”

Cemal demişti ya,

“Yalnızlık paylaşılmaz,”

Biz paylaşıyoruz ama o da taksitli!

Geçen hafta Osmanlı Türkçesi giriş dersi için hocam sözlük istedi. Okuyamıyorum ama almam da lazım yoksa derse almıyor Sözlük fiyatı 1000 TL evet yanlış okumadın... 

Sözlük aradım, üç kitapçı gezdim; birinde “artık basılmıyor” dediler,

diğerinde “var ama o paraya otobüs kartı doldurursun” dediler.

Haklılar.

Artık kelimeleri öğrenmek bile lüks.

Şaka gibi ama gerçek bir kelime öğrensem ekonomi bozuluyor.

Bir yanda yol parası, bir yanda kitap fiyatı…

Bir şiir okumak istiyorum sevgilime,

Ama otobüse binmekle aşk arasında

Karar veremiyorum.

Bazen düşünüyorum,

Belki de biz fakir değiliz,

Sadece duygularımız enflasyona yenik.

Çünkü bu şehirde artık

Bir “seni seviyorum” bile pahalıya geliyor.

Eskiden “Eskişehir öğrencinin şehri” derlerdi.

Artık “öğrencinin borç defteri” desinler, daha doğru olur.

 

Sabah otobüs durağında bekliyorum, yanımdaki arkadaş “keşke yürüyebilsek” diyor.

Ben de “yürüyelim ama yağmur başlarsa?” diyorum.

O da gülüyor: “Yağmur bedava en azından.”

Haklı…

Bu şehirde bedava kalan tek şey hava ve su — şimdilik.

Bir gün “yağmur vergisi” çıkarırlarsa da şaşırmam.

Zaten nefes almak bile pahalılaşmak üzere.

Ulaşım bir haktır, lüks değil.

Ama burada 15 dakikalık şehirde bile 32 TL’ye binmek gerekiyor.

Üstelik yollar bile kısa ama zamlar maraton koşucusu gibi.

Burası Eskişehir; kültürün, gençliğin, sanatın şehriydi.

Ama şimdi herkes hesap kitap yapıyor:

“Okula mı gideyim, kahve mi içeyim, kitap mı alayım, yoksa yürüyeyim mi?”

Çünkü artık her karar, ekonomik bir tercih.

Biz bu şehrin sokaklarında büyüdük; şimdi de sokaklarında adalet arıyoruz.

Burası İstanbul değil belki ama zamlara karşı yürüyenlerin şehri.

Yürümek hâlâ bedava…

Ama emin olun, sabrımız değil... 

Eskart 32 TL, kitap 300 TL, sözlük 1000 TL…

Ve ben bu satırları bedava ama yürekten yazıyorum size:

Bir gün kitap ucuzlayacak, yollar parasız olacak,

O zamana kadar,

Kartımı doldurabilirsem derse giderim,

Kitapçıya uğrarım, kahveye belki selam veririm…

Haftaya görüşmek üzere... 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *