Şakar, yapılması planlanan değişikliğin milyonlarca konutun ulusal fiyat tarifesinden çıkarak enerji borsasındaki dalgalanmalara bağlı serbest piyasa fiyatlarına tabi olmasına neden olacağını ifade etti. Bunun örtülü bir zam anlamına geldiğini belirten Şakar, “Bu durum enerji maliyetlerinin özel sektör lehine yeniden dağıtımı anlamına gelir” dedi.
EMO olarak yaptıkları hesaplamalarda dört kişilik bir ailenin asgari yaşam standartları için aylık 230 kWh elektrik tükettiğini varsaydıklarını söyleyen Şakar, “5000 kWh olarak yapılan ilk sınırlama ile aboneler için aylık tüketim limiti 417 kWh’e düşüyordu. 3 bin kWh sınırı ise ortalama 250 kWh tüketime denk gelmektedir. Bu miktarın üzerine çıkan abonelerin faturaları yüzde 60 ila yüzde 100 oranında zamlı olacaktır” ifadelerini kullandı.
Şakar, bu miktarın yalnızca temel elektrikli ev aletlerinin tüketimini karşıladığını belirterek, “Bu değer içinde elektrikle ısıtma veya soğutma tüketimi yer almamaktadır. Yazın klima kullanan veya kışın elektrikli soba kullanan haneler şu anda zaten 5 bin kWh sınırını da aşmaktadır. Bu değişiklik, yalnızca yüksek tüketimli villa tipi haneleri değil, asgari yaşam standardı düzeyinde tüketimi olan aile konutlarını da tehdit edecektir” dedi.
EPDK’nın amacına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şakar, “Son kaynak tedarik tarifesi, ilk olarak 2018 yılında yalnızca çok büyük sanayi tesislerini kapsayacak şekilde düzenlenmişti. Ancak yıllar içinde bu sınır sürekli aşağı çekildi. 2018’de 50 milyon kWh olan sınır 2020’de 7 milyon kWh’e, 2023’te 1 milyon kWh’e ve 2024 sonunda 5 bin kWh’e düşürüldü. Şimdi ise 3 bin kWh’a düşürüleceği ifade ediliyor. Bu süreç, ulusal tarifenin ortadan kaldırılmasına, yani elektrik fiyatlarının tamamen piyasa mekanizmasına devredilmesine yol açacaktır” diye konuştu.
Şakar, elektrik enerjisinin piyasa malı değil kamusal bir hizmet olduğunu vurgulayarak, “Serbest piyasa söylemi yalnızca özel üreticilerin kârını büyütmektedir. 2024 yılı sonunda sınırın 5 bin kWh’ye düşürülmesiyle ülke genelinde yaklaşık yüzde 3 ila 5 hane elektrik zammı ile karşı karşıya kalmıştı. Bu sınırın 3 bin kWh’ye düşürülmesiyle etkilenen hane sayısı yüzde 15 ila 20’lere çıkacaktır” ifadelerini kullandı.
Şakar, “Rekabet teşvik ediliyor” veya “yüksek tüketim yapanlar öz tedarike yönlendiriliyor” şeklindeki savunmaların gerçeği yansıtmadığını da dile getirerek, “Son kaynak tarifesine geçecek aboneler artık sabit kamu tarifesiyle değil, spot enerji borsasında oluşan Piyasa Takas Fiyatı (PTF) ve YEKDEM gibi döviz bazlı değişken bedellerle karşı karşıya kalacaktır. Konut abonelerinin tedarikçi seçme özgürlüğü de fiilen ortadan kalkmıştır” dedi.
Ekonomik koşulların giderek zorlaştığını hatırlatan Şakar, “Ödeme güçlüğü çeken, fatura korkusundan karanlıkta oturan hanelerin sayısı artarken, spekülatif piyasa dalgalanmalarının yükünü yurttaşa yüklemek kamu yararı taşımamaktadır. Enerji politikaları kamusal üretim ve sosyal tarife ilkeleriyle yeniden düzenlenmelidir” diye konuştu.
Şakar son olarak, kamunun alım ve fiyat garantili ihaleler yerine doğrudan yatırım yapması gerektiğini belirterek, “Ekonomik krize karşı kalkınma perspektifiyle hazırlanmış toplumsal bir enerji programına geçiş yapılmalıdır. Elektrik üretimden dağıtıma kadar tüm süreçleri yönetecek dikey entegre bir kamu tekeli yeniden kurulmalıdır” ifadelerini kullandı.