Vicdan Mahkemesinde Bir Kap Su

YAYINLAMA:

Merhaba sevgili okurlarım, 

Ağustos geldi. Sıcak öyle bir sıcak ki, sabahın sekizinde bile gölgede nefes almak zor. Asfalt, güneşi içine çekmiş, kaldırımlar alev gibi. Biz ne yapıyoruz?

Klimanın karşısına geçiyoruz, serinliğin keyfini çıkarıyoruz, elimize buzlu kahvemizi alıp “Bu sıcakta yaşanmaz ya!” diye story atıyoruz.

Ama şehrin bir de sessiz sakinleri var: Sokak köpekleri.

Onlar konuşamıyor, susuz kaldıklarını haykırıyor. Sadece gölgeden gölgeye koşuyor, dilleri dışarıda, gözlerinde sessiz bir yardım çağrısı…

Bir kap su. Evet, sadece bir kap su, hayatlarını değiştirecek. Ama çoğu zaman o bile yok. Çünkü biz, “bilinçli gençlik”, başka meşguliyetlerle doluyuz:

Story çek, Reels hazırla, gün batımını kaçırma, kahveni filtreden geçir…

Telefonun şarjı bitince panik oluyoruz ama bir canlının susuzluktan ölmesi umurumuzda değil.

Ve şimdi, buradan gençliğe bir sitemim var.

Hepimizin sosyal medya hesaplarında en az bir kedi-köpek videosu var. Hepimiz lafta “hayvan severiz”.

Ama iş, kapının önüne bir şişe su bırakmaya gelince yokuz.

Çünkü sosyal medya “iyi insan” imajını kolayca veriyor; gerçek iyilikse biraz emek istiyor.

Hadi biraz da içimizi acıtacak bir örnek vereyim:

Bir arkadaşım, köpek sahiplendi. Neden mi? “Kız tavlamak için.”

Yanlış duymadınız.

Bir sokak köpeğini aldı, sosyal medyada “çok hayvanseverim” pozları, profilde “iyi çocuk” imajı… Ama gerçek bambaşka: Hayvan aç, bakımsız, patilerine dokundurtmuyor. Çünkü günlerce ilgilenilmemiş, aç kalmış, kalbi hasta olmuş.

Bir canın hayatı, birkaç “like” ve “aa ne tatlısın” mesajına kurban edildi.

Bu örneği görünce insanın içi acıyor. Çünkü hayvan sevmek, bir filtre değil; bir sorumluluk.

Ama tek suç gençliğin mi? Hayır.

Çünkü belediyeler de görevini tam yapmıyor.

Tepebaşı ve Odunpazarı belediyeleri parklara su mataraları koymuş, güzel düşünülmüş… Ama gidin görün, içi pislikten yosun tutmuş.

Köpek içmeye çalışsa zehirlenir, sinekler dolaşıyor.

Yani sistem de çalışmıyor, denetim de yok.

Bu sadece gençlerin değil, hepimizin ayıbı.

Vatandaşın su koyması gerekir, belediyenin temizliği denetlemesi gerekir, gençliğin de biraz empati yapması gerekir. Yoksa hepimiz susuz kalan bir canın günahını ortaklaşıyoruz.

Siz beach club’ta story atarken, sokakta bir köpek betonun üstünde yanıyor.

Siz soğuk suyunuzu yudumlarken, o köpek susuzluktan dili dışarıda dolaşıyor.

Siz “Of, çok sıcak!” diye şikâyet ederken, onun için bu sıcak ölümle yaşam arasındaki bir sınır.

Bu kadar basit. Ve bir kap su, bütün bu kaderi değiştirebilir.

Bazen düşünüyorum, insanlık gerçekten bu kadar mı küçüldü?

Artık bir iyiliği bile ancak “#challenge” yaparsak mı hatırlıyoruz?

O zaman hadi, yeni akımı başlatalım: #BirKapSuChallenge

Kural basit: Bir kap su koy, fotoğrafını çek, story at. Belki böyle olunca daha cazip gelir. Çünkü sosyal medya onayı olmadan iyilik yapmayı unuttuk.

Ama işin gerçeği şu:

Sokakta susuz bir köpeğin gözlerine bir kez dikkatle bakın.

O minnet dolu, umutsuz, sessiz bakış, sizin bütün hayatınıza sığmayacak kadar büyük bir “teşekkür” taşıyor.

Ve eğer o gözlere rağmen hâlâ bir kap su koymuyorsanız, vicdanınız ne kadar serinse, insanlığınız da o kadar kurumuş demektir.

Unutmayın:

Vicdan klimayla çalışmaz.

Bu yaz bir kap su koyun.

Belki farkında değilsiniz ama o küçük hareket, hayatınızda yaptığınız en büyük iyilik olacak.

Ve gün gelir, bir kap suyla kurtardığınız bir canın sessiz duası, en pahalı tatilden bile daha büyük bir huzur verir.

Ve şunu bilmeliyiz:

Bir kap su koymadığımız her yaz günü, aslında sessiz bir cinayete ortak oluyoruz.

O köpek, dili dışarıda, gölgeden gölgeye kaçarken biz klimamızın altında serinliyoruz.

O can, susuzluktan gözleri matlaşırken biz soğuk kahvemizin fotoğrafını paylaşıyoruz.

En acısı ne biliyor musunuz?

Bu suçun ne bir mahkemesi var, ne de bir polisi.

Tek hâkimi var: Vicdanımız.

Ve o vicdan, her susuz kalmış bakışta sessizce bizi yargılıyor.

Bir gün fark edeceksiniz…

Sokakta susuz kalmış bir köpek, size bakacak.

O gözlerde öfke yok, suçlama yok.

Sadece kocaman bir “Neden?” var.

Ve o soruya verecek cevabınız yoksa, insanlığınız çoktan susuz kalmış demektir.

 

Bu yüzden…

Bu yazı, kendimiz için değil, sessiz canlar için bir hatırlatma olsun:

Kapınızın önüne bir kap su koyun.

Belki bir canı kurtaracaksınız, ama en çok da kendi vicdanınızı.

Haftaya, vicdanımızı biraz daha serinletmiş, sokaktaki canlara biraz daha su vermiş olarak görüşmek üzere...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *