Bugün Hıdırellez!

Hiçbir şey yapasım yok bugünlerde dostlar!
Güneşin kendini göstermesiyle havalar ısınmaya, çimenler, böcekler, ağaçlar derken doğa çiçek çiçek uyanmaya başladı bu günlerde. Sokaklar rengârenk, kanımız damarlarımızda kıpır kıpır. Hani ağzımıza attığımız bir parça çikolatayı hemen yutmayıp damağa yapıştırarak tadını ince ince almak gibi, puslu buzlu günlerin ardından güneşi yanaklarımızda hissetmek işte.
Ellerim ceplerimde, dudağımda bildik bir şarkının kısık ıslığı, baharı koklayarak aylak aylak gezesim var kırlarda. Bir garip Orhan Veli misali:
"Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti."
Her ne kadar çoluk çocuğun okulu varmış, amir patron hesap sorarmış, şu fatura bugüne yatacakmış falan filan…” Amaan sende! Ben yeniden doğmaya âşık oldum, hiçbir şey yapasım yok bugünlerde dostlar,” demek istesem de yok, olmuyor tabii ki.
Rivayete göre, Hızır ile İlyas peygamber her yıl bugün, baharın uyanışında, gizemli bir kavşakta buluşur. Kimi der ki bu buluşma bir anda olur, kimi der ki rüzgârın fısıltısında saklıdır. Kuran-ı Kerim’de Kehf Suresi’nde Hızır'ın adı açıkça geçmese de Hz. Musa ile yaptığı o esrarengiz yolculukta onun rehberlik ettiği söylenir. Hızır, karada darda kalanların umudu, bolluğun ve tazelenmenin simgesi olurken; İlyas, denizlerin koruyucusu, fırtınalı sularda yolunu kaybedenlerin kurtarıcısıdır. Onların bu kutsal buluşması, yalnızca mevsimlerin değil, kalplerin de yeniden doğuşunu müjdeler.
Bugün, gül dallarına sessizce, rüzgârın bile duyamayacağı fısıltılarla dilekler bağlanacak. Her bir dilek, sabahın ilk ışıklarıyla Hızır’ın nazarına ulaşsın, kabul olsun, bereket getirsin diye. Gençler ve çocuklar, gecenin karanlığında yakılan kutsal ateşlerin etrafında toplanacak. Ateşler parlayacak, kıvılcımlar gökyüzüne umut gibi savrulacak. Üzerinden atlayanlar, hastalıklardan arınsın, kötülükler ayaklarının altına düşsün diye.
Bugün Hıdırellez… O zaman haydi, bir kez daha baharı hasretle bekleyenlere, uyanmayı unutanlara ve sağ olanlara gelsin.
Hıdırellez… Yalnızca bir gün değil, çağları aşan bir umut, zamanın derinliklerinden gelen bir uyanış fısıltısıdır. Her yıl yeniden, kalplerde filizlenen dileklerin görünmeyen bir el tarafından işitildiğine inanılan bir sır kapısı aralanır. Bahar yalnızca dallara değil, yılların yorgunluğunu taşıyan ruhlara da dokunur bugün. Hatırlatır insana... Unuttuğu sevinçleri, yitirdiği umutları ve yeniden doğuşun kaçınılmaz vaktini.
Ölü çamur uyanır, ortalık çiçeğe, yeşile bulanmaya başlar. Çorak donuk sarı, kar suyuna gömülür, Bir sen uyanmazsın... Toprakta derin bir sessizlikle kalırsın. Hadi, uyan! Çünkü her bahar, yeniden doğuşun vaktidir.
Yaşamış ve yaşayan tüm sevdiklerimize, sevgi ile...