Planlar Küçüldü, Rakamlar Büyüdü
Merhaba sevgili okur,
Yağmur yağıyor. Hani o klişede olur ya; gri gökyüzü, ıslak kaldırımlar, sokak lambasının altında usul usul düşen damlalar. sevgiliyle aynı şemsiyenin altına sığınıp yavaş yavaş yürürsün
nefesler buhar olur, fonda hafif bir piyano…
Şemsiye bahane, yakınlaşmak şahane… Bizde de yağmur yağıyor. Şemsiye var, kaldırım ıslak, romantizm ise evde, kombinin yanında unutulmuş.
El ele yürümek mi? Olur tabii, ama bir elde sevgili, diğer elde telefon: Banka uygulaması açık. Yağmur damlaları düşerken, biz bakiye düşüşünü izliyoruz.
Evdeyiz. Çift çorap yine sahnede. Bazen üç. Üzerimizde hırka, üstünde battaniye. Kombi kısık. O kadar kısık ki bazen çalışıyor mu emin olamıyoruz. Gidip kulağımızı dayıyoruz, sanki nabız ölçer gibi.
— “Bir tık daha açsam mı?”
— “Açma.”
— “Ama soğuk…”
— “Fatura.”
Ve bu tartışmayı genelde fatura kazanıyor. Aşk da kazanmak isterdi ama bütçesi yetmedi.
Yağmurun sesi camda tıkır tıkır, bizim iç ses kafada Yağmur yağınca “ne güzel” demek yerine “elektrik kesilir mi?” diye düşündüren sistem. Romantizmi planlı yaşatıyor: sendromlu pazartesi akşamı, evde, kombi kısık, beklenti düşük.Işıklar desen, ayrı bir hikâye. Odaya giriyoruz ama lambayı açmıyoruz. Gözler alışıyor. Alışıyor çünkü mecbur. İnsan karanlığa adapte olabiliyormuş, yeter ki sistem bunu istesin. Mum yakıyoruz, romantik mi? Mecburiyet. Mum bu evde ambiyans değil, ekonomi politikası.
Bir de eğlence meselesi var. Eskiden “akşam ne izleyelim?” sorusu vardı. Şimdi “iptal etsek ne kadar rahatlarız?” diye soruluyor. Netflix açılmıyor artık, tartışılıyor. Aylık ücretini görünce insan dizinin değil kendi hayatının sonunu merak ediyor. Bir bölüm izleyip kapatıyoruz, çünkü her sahne biraz elektrik, biraz internet demek .Geçen gece tek başıma flim gecesi yapayım dedim. Yanına da atıştırmalık.
Cips 70 lira olmuş. Yetmiş. Patatesin bu noktaya gelmesi zaten başlı başına başarı. Ben de tabi ki “ne var canım, evde yaparım” dedim. Çünkü insanın cebindeki para azaldıkça özgüveni artıyor. “Cips yapmak ne kadar zor olabilir ki?”Patatesleri ince ince kestim. İnce olsun, çıtır olsun, gurur duyulsun diye. Fırına attım, bir süre sonra mutfaktan gelen koku pek hoş değildi. Çıkardım; dışı yanık, içi çiğ. Fiziksel olarak patates, ruhen kömür.
Yedim mi? Yedim. Çünkü bu evde emek çöpe gitmez. Ama yetmedi; fırın da “ben yokum” deyip arıza verdi.O da belli ki uzun süre idare etmeye alışık değilmiş. Benim gibi...
Sonuç: Cips yok, patates yok, fırın yok.
Anlıyorsun ki bazı sonlar büyük laflarla bitmiyor. Sadece biri gidiyor, battaniye küçülüyor,Yanık şeyleri yutmak zorunda kalmadığın bir dönem bu. Hem mutfakta hem hayatta.
Fırın suskun, kombi küskün, bütçe yorgun
Mumun titrek ışığında kucağımda kedimle oturuyorum. O benden daha huzurlu, ben ondan daha gururlu.
Geri sayım başladı. Havai fişek yok, plan yok. Sadece şu kesin:
Saat 00.00’da yeni yıl gelecek,
00.01’de fiyatlar.
O yüzden romantik bir kapanış yapmıyorum.
Takvim kapanıyor, ben battaniyeyi çekiyorum.
2026’ya büyük umutlarla değil, küçük zamlarla giriyoruz.
Haftaya görüşürüz.
Zaten kaçış yok.
