İZMİR LEVANTENLERİ

YAYINLAMA:
yazar
Anadolu Üniversitesi Prof. Dr.
Tüm Yazıları

İzmir’in güzel ilçesi Buca’nın bir zamanlar Levantenlerin yaşadığı sokaklarını arşınlıyorum. Çocukluğum bu Levanten mahallelerinde geçti benim. Bu sokaklarda can var, nefes var adeta. Attığınız her adımda başınızı kaldırıp dakikalarca Levanten evlerini izlemeniz an meselesi.  Kocaman bahçeleriyle ve tüm heybetleriyle bu evler adeta büyüler insanı. Çocukluğumuzda bu evlerin bazıları terk edilmiş bir halde durur, bizler de bu mahzun evlerin tek ziyaretçisi olarak bahçelerinde top koşturur, evlerin boş odalarında saklambaç oynardık. Bahar aylarının gelmesiyle beraber bu evlerin bahçelerindeki ağaçlar rengârenk çiçek açar, evler adeta bizleri yıkık dökük kapılarından içeriye doğru çağırırlardı. Bahçelerindeki erik ve incir ağaçlarının tepelerine çıkar en olmuş meyveleri dallarından koparabilmek için birbirimizle yarışırdık… O zamanlar aynı mahallede hep beraber yaşadığımız İtalyan, Rum, Ermeni ve İngiliz komşularımız vardı. Bize benzer, bizler gibi konuşurlardı. Yabancı olduklarını aksanlarından anlayabilirdiniz ancak. Bu insanlar yabancı olmalarına rağmen gelenek ve görenekleri bizimkiyle benzerlik gösterirdi. Birbirimizden ayrı olduğumuz yönlerimiz de vardı elbette. Ramazan aylarında oruçlu olduğumuzu bildikleri için onları asla açıkta yemek yerken göremezdiniz. Bayramlarda onları da ziyaret eder, el öpmek için mahalle çocuklarıyla beraber tüm Levanten evlerini de ziyaret ederdik. Paskalya bayramlarında çocuklara renkli yumurtalar, çiğdem ve şekerler dağıtmak adettendi… 

Güzel, çok güzel yıllardı… Levantenlerin çoğu terk etti evlerini, gittiler uzaklara… Şimdilerde o koca görkemli evlerin çoğu öğrenci yurdu, kafe, ya da kamu binası olarak hizmet veriyor İzmirlilere. O sokaklardan her geçişimde çocukluk yıllarımı hatırlar, mahallemizdeki Levanten komşularımızın yüzlerini aklıma getirmeye çalışırım. 

Peki, kimdi bu insanlar? Nereden gelmiş, neden ve nasıl yerleşmişlerdi buralara? Onlara neden Levanten diyorlardı? En önemlisi de İzmir’e “Gâvur İzmir” denmesinin sebebi onlar mıydı? 

Levanten meselesi geçmişte Osmanlı, bugün için ise günümüz Türkiyesi’nin sosyo-ekonomik ve kültürel yaşamını tahlil edip anlayabilmemiz için üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

Bu sorulara cevap aramadan önce Levanten kavramının üzerinde durmanın konuyu daha iyi anlamamız açısından bizlere yardımcı olacağı kanaatindeyiz.

Levanten sözlük anlamıyla, Batıdan gelip Doğuya, Yakın Doğuya, Orta Doğuya yerleşen, kök salan yabancı uyruklu kimsedir. Bu yerleşim zamanının belli bir tarihî sınırlaması yoktur. Bu yerleşim zamanı Bizans hatta Romalıları da kapsayabilir. Fakat bu terim daha çok, 19. yüzyılda batıdan gelip özellikle Anadolu’da İzmir’e, Mersin’e, İstanbul’a yerleşen ve ticaretle uğraşıp zengin olarak bu toprakları kendilerine yurt edinmiş insanlar için kullanılmıştır. Levantenlerin çoğunluğunu İtalyanlar oluşturmaktadır. Bunun yanında çok sayıda, İngiliz, Fransız ve Hollandalı da vardır.

Levantenler, Avrupa’dan yani Batı’dan gelerek Levant’ta (Doğu’da) birkaç nesil yerleşen ve ulusal bir dile sahip olmayan, genellikle ticaretle uğraşan, kendini üzerinde yaşadığı topraklara ait hisseden ancak bu toplumun ne tam olarak içerisinde ne de dışarısında olan Latinler’i ifade etmektedir. Özünde Levanten, ender olan ve diğerlerine benzemeyen anlamına gelmektedir. Çünkü Levantenler de dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan diğer yerleşik yabancılar gibi ne tam Doğulu ne de tam Batılıdır. Bir kültürler mozaiğidir, siyasi bir kimlikten ziyade ticari bir kimlik taşımaktadır. Ancak onlardan farkı, Doğu Akdeniz’de yaşamış olmaları, din ve kültürleridir.

Aslında Levanten teriminin kolay açıklanabilir bir terim olmadığını söyleyebiliriz. Öncelikli olarak Levantenleri belirli bir kimlik olarak tanımlamak kolay değildir. Çünkü Levantenler ekonomik anlamda Batılı, yaşam alanı yani Doğu Akdeniz’deki kültürel yapı etkisi nedeniyle de Batı karşısında Doğulu bir toplumu ifade etmektedir. Levantenler bu yönleriyle, Doğu’nun “Batılısı”, Batı’nın “Doğulusu”durlar.

Levantenler kendi kültürlerine bağlı kalarak bu kültürü Anadolu’ya getirmişler ama aynı oranda Anadolu kültüründen de etkilenmişlerdir. Kimilerine göre bu iki kültür arasında gidip gelmektir. Ama aslında Levanten olmak kişiye birçok alanda deneyim kazandırmış ve her iki kültürden beslenen insanların hayatlarına renklilik katmıştır. Zaten Levanten olmanın ayrıcalığı ve güzelliği de işin bu yönündedir.  

Aslen İtalyan asıllı bir Levanten olan ve uzun yıllardır İstanbul’da yaşamış Giovanni Scognamillo Levantenlerin kozmopolitliği ve arada kalmışlığı meselesi ile ilgili olarak, “Levantenler iki kültürden beslendiği için bu kendiliğinden oluyor zaten, bir Batılı olarak Yakın Doğu ve Orta Doğu’ya göç ediyor, yerleşiyor, kök salıyor, kuşaklar yaratıyor. Bulunduğu kent artık onun dünyası haline geliyor. Bu olmak zorundadır. Arada kalmışlık ya da entegrasyon eksikliği bir seçim meselesidir. İlk Levantenler ve son kuşaklardan bir kısmı entegre olamadı ya da olmak istemedi; kimi milliyetçi olduğundan, kimi kendini biraz sömürgede gördüğünden.” demektedir.

Giovanni Scognamillo’nun da sözlerinden anlaşılacağı üzere, Levantenlerin bir kısmı tamamen ya da büyük oranda Türk toplumuna entegre olurken, bir kısmı da kendi gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı kalmış, Türkçe yerine kendi ana dillerini kullanarak farklılıklarını hissettirme yoluna gitmişlerdir.

Bir diğer önemli konu ise, Levanten olarak adlandırılan bu toplulukların Anadolu’da ne aradıkları, buralara neden geldikleri ve bu toprakları kendilerine neden yurt edindikleri meselesidir. Bir diğer deyişle, bu insanları Batıdan gelip Doğuya yerleşmeye iten temel neden nedir?

            İzmir’e gelen Levantenlerin büyük kısmı genellikle İtalya, İngiltere, Hollanda, Almanya, Fransa, Avusturya, Macaristan, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerden gelmişlerdir. Bununla beraber Yunan adalarından da pek çok Levanten aile İzmir’e göç etmiştir. Levantenlerin Batı Anadolu’ya, özellikle de İzmir’e göç etmelerinin başlıca iki sebebi vardır. Bunlardan birinci ve de en önemlisi Osmanlı devletinin yabancılara vermiş olduğu ticari imtiyazlar; bir diğer neden ise adalarda çıkan isyanlardır. İzmir’e 19 Yüzyılda gelen Levanten aileler burada güçlü ve zengin bir ekonomik sınıf oluşturmuşlardır. Bu ekonomik güç sayesinde saraya yakın olmuşlar ve istedikleri birçok şeyi bu yolla yaptırabilmişlerdir.

İzmir’deki başlıca Levanten aileler; Whittal, Giraud, La Fontane, Charnaud, Aliotti, Gout, Tibaldi, Keyser, Van Der Zee, Van Heemstra, Forbes, Edwards, Fontan d’Escalon, John Peterson, Maltass, Baltacı, Barff, De Jongh, Gavrili, Hacı Davut Fargoh, Rees, Gouth, Prenses Borghese, Barff, Falbo, Russo İtalyan Mösyö Mikalef, Mösyö Kosta, Mösyö Falbo, Misir, Corsini, Ikard, Douls, Revans, Filibucciler, Aliberti, Blackler, Barker, Monsieur Marcel ve Sponza aileleridir. 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Levantenlerin İzmir’e gelip yerleşmelerinin en önemli nedeni, kazandıkları paraları devletten sağladıkları ticari ayrıcalıklar sayesinde sürekli arttırmalarıydı. Çünkü İzmir, ticari açıdan önemli bir limandı. Bu nedenle devlet, gümrük gelirlerini arttırmak için çeşitli toleranslar tanıyor, bu da tüccarların iştahını kabartıyordu. Başlangıçta sadece ticaret için gelip giden tüccarlar, zamanla buralara yerleşmeye başladılar.

İstanbul’da da birçok Levanten vardı. Fakat İzmir, körfezi sayesinde gemilere korunaklı bir kale vazifesi görüyordu. Ayrıca İzmir topraklarının bereketli oluşu ve buralarda yetişen ürünlerin çeşitliliği ve kalitesi birçok Levanteni bu şehre çekmiştir. Tütün, incir, üzüm, pamuk gibi temel ürünlerin İzmir ve çevresinde kolayca bulunabilmesi ve bu ürünlerin İzmir körfezinden kolayca diğer ülkelere ihraç edilebilmesi İzmir’in yıldızının parlamasında etkili olmuştur.

İzmir’de Levanten dünyaya damgasını vuran topluluğun başında, Fransızlar gelmektedir. 18. ve 19. yüzyılda genellikle, Levantenler arasında kullanılan dil, Fransızcadır. O dönemde Fransız okulunda okumak hem bir ayrıcalık hem de adeta bir Levantenlik gereğidir. Birçok kaynakta Levantenlerden Frenk olarak bahsedilmektedir. İtalyanca ve İtalyan okulları, Levantenlerin diğer izleridir. Osmanlı’da Levantenler arasında ticari ayrıcalığa, öncelikle ve daima İtalyan ve Fransızlar sahip olmuştur.

Levantenler daha çok Alsancak’taki, diğer adıyla “Frenk Mahallesi” olarak bilinen mahallede yaşarlardı. Bu mahalle deniz kıyısı boyunca uzanırdı. Bu mahalledeki evlerin ön cepheleri denize bakardı. Evlerin büyük ve ihtişamlı görüntüleri, ev sakinlerinin zenginliğini hemen dışa vururdu. Bununla beraber, genellikle her evin bir avlusu ve de bir bahçesi bulunur, evin bahçesinden evin içi görünmesin diye evin dışına yüksekçe bir duvar ördürülürdü. Böylelikle evler hem korunaklı olur, hem de evlerin mahremiyeti sağlanmış olunurdu. Birçok Levanten evinde avlunun ortasında küçük bir havuz görmek mümkündü. Evlerin genellikle uşakları, aşçıları, bahçıvanları ve de arabacıları olurdu. Evde misafir ağırlamak önemli bir işti. Misafirin en güzel şekilde ağırlanması, aynı zamanda ev sahibinin zenginliğini göstermesi açısından son derece önemliydi. Evlerindeki mobilya ve eşyaların çoğu Fransa’dan, İtalya’dan ve de İngiltere’den gelmekteydi. Hemen hemen her evde bir piyano bulunurdu. Müzik ve eğlence Levantenler için çok önemliydi. Levantenlerin, ev eşyalarını özellikle kendi ana vatanlarından getirmek istemelerinde yabancı bir toplumda farklı olduklarını vurgulamak istemeleri etken olmuş olabilir.

Levantenler birçok dili konuşabilirlerdi. Bu yönleriyle entelektüel, okuyan ve araştıran bir topluluktular. Batıdaki gelişmeleri takip eder, sık sık seyahat ederlerdi. Sokakta her an, Fransızca, İtalyanca, İngilizce, Almanca ve Türkçe konuşan Levantenlerle karşılaşmak mümkündü. 

O dönemde İzmir’de büyük bir hoşgörü atmosferi vardı. Osmanlı devletinin genel politikası olarak herkes kendi dininde ve inancında serbestti. Levantenler bu özgürlüklerini sonuna kadar kullanmışlardır. Kiliseler o dönemde çok aktifti. Özellikle pazarları kiliseden çıktıktan sonra Levantenler piknik ve mesire yerlerini doldururlardı. Özellikle, İzmir’in Buca ilçesinde birçok Levanten ailesinin yazlık evleri vardı. Buca’daki hipodromu o dönemde Levantenler at yarışları için inşa etmişlerdir. Hafta sonu at yarışları için tüm Levantenler buraya akın ederdi. Ata binmek ve at kullanmak bir asalet belirtisiydi.

İzmir o dönemde Asya ve Avrupa arasındaki en büyük ticaret merkezlerinden biriydi. Ticaret tam bir güven ortamında yapılıyordu. Bu yüzden buraya gelen tüccarlar buralarda büyük araziler, bahçeler satın almaya başladılar. İzmir’de arazi sahibi olmak büyük bir ayrıcalıktı. Arazi sahipleri hem arazilerini ekiyor hem de bu işten büyük kar elde ediyorlardı. İzmir üzümünün özellikle Buca üzümünün adı yurt dışında bu dönemde anılır olmuştu. 

Şehrin zenginleşmesiyle beraber şehir merkezinde, özellikle Alsancak ve Karşıyaka sahil şeridinde yeni yeni dükkânlar, kafeler, pastaneler, eczaneler, kitapevleri, fotoğraf stüdyoları, restoranlar açılmaya başlandı. Dönemin Levantenleri Avrupa’daki modayı takip ederler ve en temiz ve en güzel elbiseleri giyinme konusunda birbirleriyle yarışırlardı. Avrupalı gibi giyinerek ve kendi ana dillerini konuşarak farklı olduklarını göstermeye gayret ederlerdi… 

     Peki, tüm bu ihtişamlı ve güzel yaşantılarına rağmen Levantenler neden ve nerelere gittiler? Bu sorunun aslında birçok yanıtı var ama temel sebep, 20. Yüzyılın başındaki Osmanlı devletinde meydana gelen sosyo-ekonomik ve de siyasi değişimlerde yatmaktadır. Ülkede meydana gelen karmaşa ortamı, savaşlar, yıkımlar ve sonrasında Lozan Barış Antlaşması ve de Levantenlere verilen ticari imtiyazların ellerinden alınmasıyla Levantenler yavaş yavaş ana vatanlarına dönmeye başlamışlardır. Levantenlerin ülkelerine dönmeye başlamasıyla beraber, Levantenlere ait evler ve araziler Cumhuriyet döneminde devlet eliyle istimlâk edilerek kamulaştırılmıştır.

Sonuç olarak, Levantenler zaman içerisinde, birçok nedenden dolayı göç etmiş olsalar da uzun yıllar bu topraklarda barış ve güven ortamında zengin bir hayat sürmüşlerdir. Levantenler farklı uyruklardan olmalarına rağmen azınlık psikolojisine bağlı olarak kendi içlerinde güçlü bir yapı oluşturmuşlardır. Bu yapılarından dolayı her zaman beraber hareket etmeyi bilmişler ve bu özellikleri onları daha da güçlü hale getirmiştir. Hem Anadolu kültüründen etkilenmişler hem de geldikleri ülkelerin kültürlerini gittikleri şehirlere götürerek bu şehirlerin modernleşmesine katkıda bulunmuşlardır. Levantenler özellikle İzmir’in kalkınmasında ve gözde modern bir şehir olmasında başlıca etken topluluktur. İzmir’in neresine giderseniz gidin Levantenlere ait bir iz görürsünüz. Karşıyaka’da, Bornova’da ve Buca’da Levantenlere ait yüzlerce evle karşılaşabilirsiniz. Bu evler, sahipleri hakkında size birçok mesaj ve hikâye verecek, zihninizde Levantenlerle ilgili az çok bir şeyler belirecektir. Levantenler özellikle, sanayi, ticaret, eğitim, sağlık alanlarında İzmir’e birçok deneyim kazandırmışlardır. İzmir’deki ilk demiryolunun açılmasında Levantenler öncü olmuştur. Açtıkları okullar ve hastanelerle yaşadıkları topluma örnek olmuşlardır. Alafranga terimi bize Levantenlerle beraber girmiştir. Giyim kuşamlarıyla birçok aydının tepkisini çekmelerine rağmen yine başta aydınlar tarafından taklit edilmişlerdir. Batılı hayat tarzını İzmir’e getirerek İzmir’in ileriki yıllarda çağdaş bir şehir olmasında en büyük etken yine Levantenlerdir. 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *