ÇEŞMEDEN AKAN SU, KÜLTÜREL BELLEĞİ DE TAŞIR MI?

YAYINLAMA:

Çeşmeler, suyun taşa kazınmış hali, toplumların en sade ama en derin anlamlı yapılarıdır. Orta Farsça’daki çaşm yani “göz” kelimesinden türeyen adı bile bize ipucu verir: Çeşmeler, bir şehrin gizli gözleridir. O gözlerden akan suyla birlikte hayat, hatıra, dua, umut da akar. Taşlarına oyulmuş kitabeler, süslemeler, dualar… Hepsi çeşmeyi sıradan bir yapı olmaktan çıkarıp kültürel bir simgeye dönüştürür.

Çeşme başları, Anadolu kültüründe yalnız su içilen bir yer olarak görülmemiş, insanların buluştuğu toplumsal sahnelere konu edilen bir yer olmuştur. Güzel kızlarla yakışıklı oğlanlar burada ilk kez göz göze gelmiş ve sevdalanmış, kadınlar çamaşır yıkarken günlük dertlerini paylaşmış ve birbirlerine dost olmuş, erkekler atlarıyla mola verdiğinde burada nefeslenmiş ve maceralarına kaldıkları yerden devam etmiştir. Çeşmeler, insanların bir temas mekânı olmuştur.

Çeşmeler, ölmüşlerin de toplumla ve hayatla bağını sürdürdüğü yerlerdir. Bir kişi vefat ettiğinde ardından onun adına çeşme yaptırmak, Anadolu kültüründe yaygın bir hayır geleneğidir. O çeşmeden içen herkes, aslında ölen kişinin hatırasıyla temas eder. Her yudum su, bir rahmet dileğine, bir duaya dönüşür. Ölen kişi çeşmedeki su aktıkça bir parçasıyla yaşamaya devam eder.

Bazı çeşmelerde akan suya şifa atfedilir. İnsanlar o sudan içerken, dertlerine derman bulacaklarını hissederler. Bir yudum suyla sadece susuzlukları değil, iç dünyaları da hafifler. Akan suyun sesini dinleyince ruh dinlenir; soğukluğu içe serinlik verir. Çeşmeler, bu yönüyle de manevi bir arınma kaynağı olur. 

Çeşme çoğu zaman dağdan gelen suyun şehre ulaşma biçimidir. Bir dağın zirvesinden süzülen suyu, aşağıdaki köyde çeşme aracılığıyla içersiniz. Kafanızı kaldırıp o dağa baktığınızda, istemsiz bir teşekkür edersiniz: “En tepeden gelen suyu bize sunduğu için.” Çeşme, insan ile doğa arasında bir bağ kurar; yukarıdaki dağın suyunu aşağıya taşır.

Çeşmeler, şehirlerin sessiz yol göstericileridir. İnsanlar çoğu kez adres tarif ederken onları işaret noktası yapar: “Çeşmenin oraya var, oradan ileriye devam et…” Böylece suyun aktığı yer serinlik veren bir durak olmaktan çıkar ve kentin hafızasında yön bulduran bir işaret taşına dönüşür. Yolunu kaybeden için pusula, susuz kalan için hayat kaynağı olur.

Eskişehir’deki Halk Dansları Toplulukları, “Eskişehir Yöresi Kadın Dansları – Çeşmeler” başlığıyla sahnelediği dansla, suyun etrafında şekillenen kültürel belleği dansa taşır. Bu dans çeşmelerin toplumsal ritmin, gündelik buluşmaların ve kadınların kültürel dayanışmasının da merkezinde durduğunu gösterir. Çeşme başında bir araya gelen kadınların sohbetleri, şarkıları ve adımları, sahneye dans olarak yansır; böylece çeşme, bir kez daha kültürel hayatın hâlâ atan bir kalbi olduğunu hatırlatır.

Hepsi bir araya geldiğinde çeşmelerin taş ve sudan çok daha fazlası olduğu görülür. İnsanların sohbeti, yolcunun duası, çocuğun gülüşü, hayır sahibinin adı orada birikir. Ve evet, akan suyla birlikte bu anılar yeniden canlanarak, kültürel belleği de kendisiyle taşımaya devam eder.  

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *