Bir İmza, Bir Tabip, Bir Utanç

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bugün Sümer Mahallesi Erenkuşlar Sokak’ta bir evde sadece bir cenaze beklemedi... Bu şehirde bir kez daha vicdan da bekletildi.

Saime teyze... Yalnız yaşayan, sessiz bir hayat süren bir kadındı. 21 Mayıs gecesi saat 21.00 sularında yaşamını yitirdi. Ertesi sabah oğlunun cenazeyi bulmasıyla başlayan süreçte, bir ailenin yası, bir tabibin ihmaliyle iki kat acıya dönüştü.

Ambulans geldi, ölüm tespit edildi. Polis geldi, tutanak tutuldu. Herkes görevini yaptı. Bir kişi hariç: Belediye tabibi.
Görevli tabip izindeymiş. Ne kurumunu bilgilendirmiş, ne de yerine birini bırakmış. Dahası, ulaşıldığında söylediği şu cümle tüm hafızalara kazındı:
“Kararımı kim gelirse gelsin bozamaz.”

Söz konusu olan bir belgeydi belki... Ama o belgenin arkasında yatan şey bir ailenin acısıydı. Bir mahallenin çaresizliğiydi. Yaz sıcağında evde bekleyen bir cenazeydi.

Belediye tabibi, ölüm raporunu “yarın girerim” diyerek geciktirdi. Aile ve mahalle isyan etti. “Bu havada cenaze evde beklemez” dediler. Ama tabip kararından dönmedi. Ne inisiyatif, ne empati... Sadece soğuk bir duvar gibi dikildi karşılarına.

Aile, Odunpazarı Belediyesi’ne ulaştı. Belediye başkan yardımcısı devreye girdi. Belge çıkarıldı, Saime teyzenin cenazesi Yunusemre Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Ama mesele belgeyle kapanmadı.
Çünkü bu şehirde artık şu soruyu sormak zorundayız:
Bir tabip sadece tıbbi sorumluluk mu taşır, yoksa vicdani de mi?

Bugün yaşananlar, “izinli tabip” meselesiyle açıklanamaz. Bu bir ihmal değil, düpedüz bir duyarsızlıktır.
Ve bu duyarsızlık, sadece bir ailenin acısını büyütmekle kalmaz, kurumlara olan güveni de kemirir.

Cenazeler beklemez.
Ama en çok da vicdan bekletilmez.
Görevin başında olmasa da insan, insanlığın başında olmalı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *