Eskişehir Sınıfta Kaldı

TÜİK verilerine göre Eskişehir, doğurganlıkta en düşük iller arasında. Kadın başına düşen çocuk sayısı sadece 1,12. Peki neden kimse çocuk yapmak istemiyor? Aşka, evliliğe ve geleceğe dair inanç mı eksildi?
O sabah kahvemi yudumlarken gözüme bir haber ilişti. “Eskişehir’de doğurganlık hızı dibe vurdu.” Başlık kısa ama tokat gibiydi. İçeriği okuyunca daha da düşündüm. Kadın başına düşen çocuk sayısı sadece 1,12. Yani bazı evlerde bir çocuk bile yok. Hadi bir çocuğu var, ama ikincisi yok.
Eskiden anneannelerimiz “Çocuk bereket getirir” derdi. Şimdi biz çoğalmaktan değil, geçinmekten bahsediyoruz. Bir çocuk doğurmadan önce hesap kitap yapıyoruz, Kreş fiyatı ne kadar? Kirayı nasıl ödeyeceğiz? Bu ekonomide çocuk büyütmek mi? Ve asıl soru bu ilişkide çocuk olur mu?
Bazen evlenmiş arkadaşlarıma soruyorum “Neden tek çocuk?” Cevaplar hep benzer.
Maddi yük çok ağır. İkinci çocuğa ne zaman, ne enerji, ne de cesaret var. Bazıları ise en baştan çizgiyi çekiyor “Ben çocuk istemiyorum.” Diyerek. Kariyer diyor, özgürlük diyor, dünya diyor. Haklılar mı? Bence evet. Ama bir yanım da şu soruyu sormadan edemiyor,çocuk istememek mi bir tercih, yoksa bu çağın dayattığı bir zorunluluk mu?
Çünkü işin özünde mesele sadece ekonomik değil. Mesele bağ kurmakta. Güvenmekte. Artık insanlar birbirine “ömürlük” gözle bakamıyor. Flörtler bir kahve içimlik. İlişkiler mevsimlik. Aşklar son kullanma tarihli.
Birlikte yaşama fikri, evlenme hayali, çocuk büyütme sorumluluğu.
Hepsi gözümüzde büyüyor. Zira “aşk” dediğimiz şey bile bir yük gibi algılanıyor. O zaman soruyorum size sevgili okuyucularım, aşka güvenmeyen bir insan, çocuk fikrine nasıl güven duysun ki?
Eskişehir’in sokakları hâlâ kalabalık. Ama çocuk sesleri daha az duyuluyor. Anneler bebek arabasıyla değil, yalnız başına yürüyor. Babalar işten eve değil, yalnızlığa dönüyor.
Çünkü modern şehirlerde yalnızlık bulaşıcı. Aile değil, bireysellik kutsanıyor. “Çoğalmak” değil, “yetmek” öğretiliyor.
Peki ya sevgi? O da mı küçüldü? Yoksa biz mi büyüdük ve artık o çocukluk masallarına inanmıyoruz?
Bir zamanlar “bir yastıkta kocamak” isterken, şimdi aynı evde kalmak bile başarı. Bir çocuğun kahkahasını duymadan geçen ilişkiler çoğalıyor. Ve hayat, tek kişilik bir tiyatroya dönüşüyor.
İşte bu yüzden Eskişehir doğurganlıkta sınıfta kalıyor. Çünkü güven düşüyor. İnanç eksiliyor. Ve belki de en acısı hayal kurmak bile lüks hale geliyor.