Kirli Bilgi Değilse, Kirli Algı da Bizim Değil

Eskişehir’de uzun süredir tartışılan bir konu var: Kapalı pazar yeri. Özellikle Kurtuluş Mahallesi’nde yapılması planlanan kapalı pazar alanı, hem mahalle halkını hem de pazarcı esnafını yıllardır mağdur ediyor. Aradan geçen bunca zamana rağmen ortada hâlâ tamamlanmış bir proje yok. Hatta açık konuşalım, daha tek bir çivi bile çakılmış değil. Geçtiğimiz gün yapılan lansmanla sadece bir proje sunuldu, yapım süreciyle ilgili somut bir başlangıç ise hâlâ yok.
Bu tartışmalar devam ederken geçtiğimiz gün Taşbaşı Kırmızı Salon’da düzenlenen lansmanda dikkat çeken bir konuşma yapıldı. Eskişehir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik, pazar yeri süreciyle ilgili bir konuşma yaptı. Ancak bu konuşmada ilgi çekici bir kısım vardı. Yerel basına yönelik suçlamalar yapıldı.
“Kirli algılarla desteklenen haberlerle, şehrimiz maalesef yanlış bilgilendirildi”

Hikmet Çelik konuşmasında, “Bu kapalı pazar sürecinin üç dört yıldır şehrimizin gündeminde olmasının sürecini anlatmak istiyorum. Zira yerel medyamız bu konuyu çok defa şehrimizde paylaştığında, bazı kirli bilgi demeyeceğimiz, ancak kirli algılarla desteklenen haberlerle, şehrimiz maalesef yanlış bilgilendirildi.”
Bu cümleleri duyunca durup düşündüm. Çünkü bu açıklamalar, doğrudan biz gazetecilere yöneltilmiş ciddi bir itham içeriyor. Ama burada netleştirilmesi gereken bir şey var: Eğer bir bilgi eksikliği varsa, bunun sebebi o bilgileri paylaşmayanlardır. Yani süreç boyunca sessiz kalanlar, açıklama yapmayanlar, kamuoyunu ve basını açıkça bilgilendirmeyenlerdir. Gazeteci sorar, izler, takip eder. Belgeleriyle haber yapar. Ama açıklama yapılmazsa, basına bilgi verilmezse; doğan boşluğu “algı” diyerek suçlamak ucuz bir savunmadır. Eğer yanlış bilgilendirme varsa, o da bilgi vermeyen kurumların sorumluluğundadır. Üstelik yıllardır bu belirsizlik yüzünden en büyük mağduriyeti pazarcı esnafı ve vatandaşlar yaşıyor. Her hafta açıkta, yağmurda, çamurda, dondurucu soğukta tezgâh açmaya çalışan esnaf var bu şehirde. Sokak aralarında alışveriş yapmak zorunda kalan anneler, yaşlılar, çocuklar var. Ama çözüm yok, yapılmış bir şey yok, ortada sadece sunulan bir “proje” var.
Lansmanda dikkatimi çeken bir başka detay da şuydu: Proje anlatılırken, binanın üst katında Eskişehir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne yer ayrılacağından bahsedildi. İnanamadım. Burası bir kapalı pazar yeri projesi mi, yoksa karma kamu binası mı? Oradaki salonda oturan birçok kişinin yüz ifadesini gördüm, “Bunların orada ne işi var?” dediğini duyar gibiydim.
Ben açık konuşayım: Bu pazar yeri halk içindir. Esnaf için, vatandaş için yapılmalıdır. İçine müdürlüğe ait alan bulunması, belediye ait yerlerin olması fikri sulandırmaktır. Projeyi proje olmaktan çıkarır. Bu tip karmaşık uygulamalar niyetleri tartışmalı hâle getirir.
Henüz temeli bile atılmamış bir yapının üst katını kurumlara bölüştürüyorsanız, halkın aklındaki soru büyür: Bu bina gerçekten pazar yeri mi olacak, yoksa başka bir şeye mi dönüşecek? Hikmet Çelik, basını hedef alarak “kirli algı”dan bahsederken, keşke aynı hassasiyeti kamuoyunu zamanında bilgilendirme konusunda da gösterseydi. Çünkü bugüne kadar yapılanlar, algı yaratacak değil, şeffaflık sağlayacak düzeyde olmadı.
Sonuç olarak şu çok nettir. Eğer bir “kirli algı” varsa, onun zemini açıklama yapmayan, projeyi kapalı kapılar ardında yürüten anlayış tarafından hazırlanmıştır. Basın algı üretmez, soru sorar. Kirli bilgi değilse, kirli algı da bizim değil.....