Yaz Aylarında Bağırsak Enfeksiyonlarına Dikkat!
Yaz aylarında susuzluğun artması ile birlikte temiz olup olmadığına çok dikkat edilmeden su tüketiminin arttığını ifade eden Dr. Uluğ, bu nedenle bağırsak enfeksiyonlarının daha sık görüldüğünü aktardı. Artan sıcaklık nedeniyle yiyeceklerin daha çabuk bozulmasının da enfeksiyonların bir diğer neden olduğunu belirten Dr. Uluğ, şunları söyledi:
“Yaz aylarında kırda piknik yapanlar, genellikle yörede bulunan pınar veya çeşme sularını içme suyu olarak kullanmayı tercih ederler. Oysa bu sulara insan veya hayvan dışkısının ya da atıklarının karışmış olması, suyu kirletir. Bu kir gözle görülen bir şey değildir. Suda bulunan ve bağırsak enfeksiyonları gibi hastalıklara sebep olan mikroplar gözle görülmez. İçme suyu olarak kullanılmasa bile, kirli su ile yıkanmış meyvelere de mikrop bulaşır. Özellikle çiğ olarak ve kabuğu soyulmadan yenilen yiyecekler daha çok risk taşır. Bu suları kullanarak hazırlanan ve içeceklerin içine atılan buz, daha da tehlikelidir.”
Dışarıda beklediğinde zehirli hale gelebilir
Yaz aylarında yiyeceklerin, pişirilmiş olsa bile, mutlaka buzdolabında saklanması gerektiğine dikkat çeken Dr. Mehmet Uluğ, “Sıcakta kalan ve özellikle açıkta satılan yiyecekler, üzerlerine konan sineklerin mikrop taşıması yanında, mikropların proteinli gıdalar üzerinde daha kolay üremesi yüzünden adeta ‘zehirli’ hale gelir. Bu durumda ‘yemeğin kokması’ aslında o yiyecek üzerinde mikropların aşırı şekilde çoğalmasından başka bir şey değildir. Sütlü ve mayonezli yiyecekler, et, krema bu açıdan oldukça fazla risk taşır.” ifadelerini kullandı.
Yiyecekleri tüketirken bunlara dikkat
Dr. Mehmet Uluğ Yaz aylarında hangi yiyeceklerin tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini ise şöyle açıkladı:
“En çok dikkat edilmesi gereken yiyecekler açıkta sergilenen, buzdolabında saklanmayan yiyeceklerdir. Açıkta satılan lahmacun, buzdolabında saklanmayan kıyma, süt, yoğurt, kaymak, krema gibi yiyecekler tehlikelidir. Her şeyden önce yiyeceklerin taze olmasına, paketlenmiş olarak pazarlanan yiyeceklerin üzerindeki son kullanma tarihinin geçmemiş olmasına dikkat edilmelidir. Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da; elektrik kesintileridir. Elektrik kesintisi nedeniyle, soğukta saklanması gereken yiyeceklerin bir süre ‘ısınması’ içlerinde bulunan ve sayıca az olduğu için sağlığa zarar vermeyecek olan mikropların çoğalmasına ve hastalık yapmasına yol açacaktır. Özellikle hazır dondurmalarda bu noktaya çok dikkat edilmelidir. Açıkta satılan dondurmalar da, mutlaka denetimli ve güvenli kuruluşlardan satın alınmalıdır.
İshal kanlı ise
Bağırsak enfeksiyonlarının genelinde en önemli belirtinin ishal olduğun dile getiren Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mehmet Uluğ, “Çünkü bağırsaklar, yiyecek-içeceklerle gelen mikropları dışarı atmaya çalışırlar. Bazen ishalden önce, hastalık bulantı ve kusma ile başlar.” şeklinde konuştu. İshalin kanlı veya kansız olabileceğini aktaran Dr. Uluğ, konuyu şöyle açıkladı:
“Eğer mikroplar bağırsak duvarını istila etmezse, sadece toksinleri aracılığı ile hastalığa sebep olursa, ishal çok sayıda, bol ve sulu dışkılama şeklindedir. Dışkıda cerahat ve kan yoktur. Ateş yüksek değildir. Karın ağrısı ya yoktur, ya da hafiftir. Yiyecek-içeceklerle alınan mikroplar barsak duvarını istila etmiş ise; kanamaya yol açabilir. Halk arasında ‘kanlı ishal’ diye bilinen dizanteri bunun tipik örneğidir. Dışkı kanlı, cerahatlidir. Genellikle hastanın ateşi ve karın ağrısı vardır. Dışkılama sayısı fazladır ama miktarı azdır.”
Sadece su içmek sıvı ihtiyacını karşılamaz
İshal ile birlikte kaybedilen tuzlar ve sıvının yerine konulmamasının ciddi sorunlara yol açabileceğine dikkat çeken Dr. Mehmet Uluğ, “Sıvı kaybı, çocuklarda ve yaşlılarda daha tehlikelidir. Sıvı ve tuz kaybeden hastanın tansiyonu düşer, bitkinleşir. Kolera örneğinde olduğu gibi, kaybedilen sıvıyı yerine koymakta yetersiz kalınırsa, böbrek yetmezliği gelişebilir, hasta yaşamını yitirebilir.” dedi.
İshal durumunda öncelikle sıvı alımını arttırmak gerektiğini belirten Dr. Uluğ, “İshalin tek tedavisi vardır: Kaybedilen sıvıyı yerine koymak. Ancak kaybedilen sıvı sadece sudan ibaret değildir. Su ile birlikte sodyum, potasyum, klor, bikarbonat gibi hayati önemi olan, ‘elektrolit’ dediğimiz tuzlar da kaybedilir. Bu nedenle, sadece su içmek, ishalle kaybedilen sıvı ihtiyacını karşılamaz. İçilen sıvının içinde bu elektrolitlerin de olması gerekir. Çay ve kahvede bu elektrolitler yoktur ama kolalı içecekler hem elektrolit içerdikleri, hem de şekerli oldukları için ishal tedavisinde tavsiye edilebilir. Bulantı ve/veya kusma nedeniyle ağız yolundan sıvı alamayan hastalara, vakit geçirilmeden, damar yoluyla serum verilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Uluğ, “Sadece tuzlu veya sadece şekerli olan serumlar, tedavide yetersiz kalır. Verilecek serumlar, tıpkı ağızdan alınanlarda olduğu gibi, yeterince elektrolit ve özellikle bikarbonat içermelidir.” diye konuştu.
Ne zaman hastaneye başvurulmalıdır?
İshal tedavisinde kesinlikle ishali kesmeye çalışılmaması gerektiğini belirten Dr. Uluğ, şunları kaydetti:
“İshal, bir korunma, bağırsağa girmiş olan mikropları oradan uzaklaştırma yoludur. Hele kanlı ve cerahatli ishal varlığında asla ishal kesici ilaç kullanılmamalıdır. Aşırı su kaybına yol açan, kan ve cerahat içermeyen bol sulu ishallerde ise; daha fazla su kaybına engel olmak için ishal kesici ilaçlar verilebilir ama bu konuda kararı hekim vermelidir. Sıvı kaybı ağız yolundan karşılanamıyorsa, hasta bulantı veya kusma, aşırı iştahsızlık nedeniyle ağızdan sıvı alamıyorsa mutlaka hastaneye başvurulması gerekir.”