Türkiye, son yıllarda büyük bir mülteci akınına uğradı. Suriye'de başlayan iç savaş ve diğer bölgesel çatışmalar, milyonlarca insanı güvenli liman arayışıyla ülkemize yönlendirdi. Şu anda Türkiye, dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkelerinden biri konumunda. Bu durum, toplumsal ve ekonomik etkileriyle sık sık tartışma konusu oluyor. Ancak bu tartışmalarda genellikle gözden kaçan bir gerçek var: Biz de bir zamanlar benzer bir durumu yaşamıştık. Herkes akrabası ile bir şekilde kendisini yurdışına atma çabası içerisindeydi. İlk olarak isterseniz mülteci kelimesinin sözlük anlamına bakalım.
Mülteci kelimesi, başka bir ülkeye ya da yere sığınan kişi anlamına gelir. Sadece savaş nedeniyle değil, daha iyi bir yaşam umuduyla da insanlar göç edebilirler. Türkiye'den, özellikle 1980'ler ve 1990'lar boyunca, Almanya, Amerika ve Belçika gibi ülkelere büyük bir işçi göçü yaşandı. O yıllarda, Türk işçileri daha iyi çalışma koşulları ve ekonomik fırsatlar için yurt dışına gitmeyi tercih etti. Bizler de o zamanlarda, bugün ülkemize gelen mülteciler gibi, başka ülkelerde yeni bir hayat kurma çabasına girmiştik. Bunu herkes bilir yukarıda da bahsettim bizim için yurtdışı bir kaçış şansıydı. Sonrasında ne mi oldu.
Almanya başta olmak üzere, Avrupa'nın birçok ülkesinde Türk işçileri ekonomik ve kültürel olarak büyük etki yarattı. İlk başlarda yabancı iş gücüne ihtiyaç duyan bu ülkeler, zamanla artan göçmen nüfusu ile nasıl başa çıkacaklarını düşündüler. Kısaca bizim şuanda rahatsız olduğumuz gibi bizden rahatsız oldular, entegrasyon sorunları yaşadılar ve göçmen politikalarını sıkılaştırdılar. Şimdi benzer bir durumu biz yaşıyoruz. Ülkemizdeki mülteci nüfusunun artmasıyla birlikte, biz de toplumsal ve ekonomik zorluklarla karşı karşıyayız.
Belki de, "Aynı şey mi?" diye sorabilirsiniz. Evet, bazı yönlerden farklı olabilir. Bizler savaş nedeniyle göç etmedik, daha keyfi isteklerimiz vardı, ancak daha iyi bir yaşam arayışıyla yola çıktık. Mültecilerin karşılaştığı zorluklar ve toplumda yarattığı değişim, bizim yurt dışında yaşadığımız deneyimlerle paralellikler taşıyor. Kendi geçmişimize baktığımızda, Türkiye olarak bugün yaşadığımız durumu daha iyi anlayabilir ve empati kurabiliriz.
Göçmenlik, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Bugün Türkiye'de yaşanan mülteci durumu, aslında küresel bir gerçeğin yansımasıdır. Bizim bir zamanlar başka ülkelerde yaşadığımız zorluklar, bugün mültecilerin burada yaşadığı zorluklara benzer. Bu benzerlikleri görmek, onları anlamamıza ve daha insancıl politikalar geliştirmemize yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, Türkiye'deki mülteci krizi, geçmişimize dair önemli dersler çıkarmamızı gerektiriyor. Bir zamanlar bizim de başkalarının ülkesinde yabancı olduğumuzu hatırlayarak, acaba bu durumun üstesinden nasıl gelebiliriz ve bu konuda nasıl çözüm odaklı olabiliriz tartışmak lazım. Buradan şu sonucu çıkarmayın, Mültecileri savunmak değil kesinlikle amacım sadece bu durumu nasıl lehimize çevirebiliriz farklı açıdan bakmak istedim.