Öğrencilik: Ders, Borç ve Kovulma Üçgeni

Merhaba sevgili okur,
Türkiye’de son yıllarda en hızlı yayılan meslek nedir biliyor musunuz? “İşsiz öğrencilik.” Diploması gerekmez, torpil istemez, yaş sınırı yok; tek şart hakkını aramaya kalkmak. İşte ben de bu prestijli mesleğe yeni terfi edenlerdenim. Daha dün garsondum, bugün “işsiz üniversiteli” oldum. Yarın ne olurum, onu da patronların vicdanı söyler artık.
Geçen hafta biliyorsunuz ki kafede garson olarak işe girmiştim. Olaylar şöyle gelişti: Ben, alın teriyle 38 dakika fazla çalıştım. 38 dakika… Yani bir bölüm “Behzat Ç.” izlemek kadar. Bir otobüsün üç kere kırmızı ışığa takılması kadar. Bir öğrenci için iki tost ve bir çay süresi kadar. Ama maaşı hesaplarken o 38 dakika bir anda kara delik oldu, kayboldu. Ben de çıkıp “Hakkımı isterim” dedim. İşte o cümleyi kurmamla birlikte patronun bana cevabı:
— “Sen bana 38 dakikanın hesabını mı soracaksın? Böyle çalışanı burada tutmam!”
Pardon da sen kimsin? Sanki ben onun bankasını soymuşum, 38 dakikayla villasında elektrik faturası ödenmeyecek!
Ama işin aslı daha da komikti. Çünkü o “38 dakika” bahaneydi. Gerçek sebep çok daha ironikti: Hayatımın en iyi iş fırsatı çıkmıştı, izin istedim. Cevap? “Olmaz, eleman eksik.” Ertesi gün ne oldu dersiniz? Yepyeni birini işe aldılar! Yani dün “sensiz yapamayız” diyenler, bugün “sensiz daha iyi olurmuş” diye yol verdiler. Patronların klasik sihirbazlık numarası: Önce çalışana “olmazsa olmaz” muamelesi yap, sonra hop diye kapının önüne koy.
İş yerinde gariplikler bununla da sınırlı değildi. Müdür ve karısı (ikisi de garson görünüyordu) saatlerce mola yapıyordu. Patron yokken kahve keyfi, telefonlar, sohbetler… Patron gelince birden “Garson Ninja”ya dönüşüyorlardı: Masaların etrafında şimşek gibi dolaşıyor, tabak taşıyor, güler yüz saçıyorlar. Ben de her defasında hayretle izliyordum: “Demek ki performans sadece patronun gözleri üzerindeyken varmış.”
Müşteri tarafı ise apayrı bir tiyatroydu. Bir müşteri yanlış sipariş veriyor, sonra “Siz yanlış getirdiniz” diye çıkışıyor. Ne oluyor? Hata bizden kesiliyor. Yani müşteri latte yerine americano isteyip, sonra fikrini değiştiriyor ama cezası benim cebimden çıkıyor. Bu nasıl denklem? Matematik öğretmenim görse “Kızım, bu toplama işlemi değil, düpedüz soygun” derdi.
Şimdi ne olacak? İşsizim, bursum yok. Yarın okulum başlıyor. Kitap parasını geçtim, otobüs bileti bile dert. Yalnız ben değilim; benim gibi binlerce, milyonlarca öğrenci var. Kimi garson, kimi kasiyer, kimi kuryelik yapıyor. Hepimiz ortak noktada buluşuyoruz: “Ne işte ciddiye alınıyoruz, ne okulda rahat ediyoruz.”
Neden kimse biraz anlayışlı değil? Biz öğrencilerin tek derdi para değil aslında. Biraz insanca davranılmak, biraz emeğimizin değerini görmek istiyoruz. Ama bu ülkede genç olmak, her gün bir sabır testi çözmek gibi.
– KYK bursu yetmiyor.
– Yurt kapasitesi yetmiyor.
– İş yerinde hakkını aramak zaten “kovulma nedeni.”
Ve bütün bunların arasında hâlâ bizden “güler yüz, enerji, başarı” bekleniyor. Kusura bakmayın ama o enerji içecek değil ki; bir liranın bile hesabını yaparken nasıl enerjik olayım?
Ben bütün bunlara sabrettim ama 38 dakikanın hesabına sabredemedim. Çünkü mesele sadece para değil; mesele insanca çalışmanın değeri. Türkiye’de gençler zaten burs bulamıyor, iş bulsa bile emeği sömürülüyor. Üniversiteye gidiyorsun, işte çalışıyorsun, ama her kapıda “sus, ses çıkarma, yoksa dışarıdasın” deniyor. Hakkını arayınca suçlu, susunca ezilen oluyorsun.
Şimdi burssuz, işsiz bir öğrenci olarak önümde koca bir dönem var. Sabah derse gideceğim, akşam eve aç döneceğim belki. Patronlar hâlâ keyifle “38 dakika” hesabı yaparken, biz öğrenciler dakikalarımızı, günlerimizi, yıllarımızı boşa harcıyoruz. Çünkü bu düzende gençler ya köle gibi çalışıyor ya da işsiz kalıyor. Orta yol yok.
Belki de patron haklıdır, ben 38 dakikanın hesabını sormamalıydım. Ne de olsa onun vicdanı, bizim emeğimizden daha kıymetli. Ama bir gün gelecek, bu ülkede gençler sadece “38 dakikaları” değil, çalınan bütün ömürlerinin hesabını soracak.
Haftaya görüşürüz… Görüşemezsek anlayın ki ben de ‘Garson Ninja’ olarak gizli göreve gönderildim.