Günlerdir kafamın içinden çıkmayan, kendisi karanlığa doğru koşarken yakalayabildiği kim varsa onu da çekip yanında götürmeye çalışan ‘canavarı’ durduran bir ses…
Bir kahramanın sesi…
Geçtiğimiz günlerde çelik yelek giyip kask takarak karşısına çıkan beş kişiyi bıçakla yaralayan bir ‘saldırganın’, kamerasına yansıyan son görüntüde bir kişinin söylediği cümle her şeyi özetliyordu. Ben de yazımın başlığına o cümleyi bire bir ekledim.
Belki kaba buldunuz belki ‘Aybüke bu biraz abartılı olmamış mı?’ diyeceksiniz ama herkesin dikkatinden kaçan o cümle benim kalbimde dahi yer etti.
Kim bu insanlar? Kim çocukları, gençleri ‘katil’ olmaya teşvik edenler? O da yetmezmiş gibi ‘katil’ olmak için yola çıkanları güzelleyenler?
Cümle cümle öfke kusmak istiyorum aslında. İçime sığmıyor Eskişehir’de yaşananlar.
Birkaç dakika önce ibadet etmiş hatta belki de dualarında Dünya için iyilik istemiş insanların, canının yanmasını hazmedemiyorum.
Türk toplumunun en çok önem verdiği samimi duyguları, bir araya gelip gülüşmeyi, birbirine yardım etmekten keyif almayı, hüzünde beraber ağlamayı bize kaybettiren her şeye çok kırgınım.
Eskiden, kapılarımız açık uyurduk hatırlar mısınız? Ben unutmadım.
Eskiden, yaşı kaç olursa olsun pazardan aldığı yükleri taşıyamayan birine, evine kadar yardım ederdik hatırlar mısınız? Ben unutmadım.
Eskiden, karanlık yollarda bile kapılarının önünde grupça oturup sabaha kadar kışlık hazırlayan, bir yandan da eşini çekiştirip gülen teyzelerimiz olurdu hatırlar mısınız? Ben unutmadım.
Saydıklarımı okurken bile ürktünüz değil mi? Zira şimdi değil birinin evine eşyalarını taşımaya yardım etmek için gitmek karşı komşumuzun kapısına bile gidemiyoruz, korkudan…
Sokakta oynayamıyor çocuklar…
Ve sonra diyor ki: ‘Oyundan etkilendim!’