Anadolu Üniversite içinde buluşan yüzlerce öğrenci kadın cinayetlerine karşı ve toplumsal adaletsizliğe karşı seslerini yükselterek kent merkezine yürüdü.
İstanbul’da Semih Çelik isimli saldırgan tarafından katledilen İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil için Eskişehir’de yüzlerce yurttaş yürüdü. Anadolu Üniversitesi Dayanışma Ağı ve Eskişehir Kadın Dayanışma Komiteleri tarafından düzenlenen eylemde yüzlerce öğrenci Anadolu Üniversitesi içindeki Merkez Yemekhane önünde toplanıp kent merkezine yürüdü. Okul önünde çevik kuvvet tarafından dakikalarca bekletilen kitle, ısrar sonucu yolu açtırarak kent merkezine yürüdü. “Boyun eğme kadınlara sahip çık!” “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” “Şeriata, faşizme, karanlığa geçit yok!” ve “Yaşasın öğrenci dayanışması!” sloganlarıyla yürüyen kitleye okul dışından da katılımlar oldu. ‘Kadın cinayetleri, taciz ve şiddet yalnızca bireysel değil toplumsal bir sorundur.' Yüzlerce öğrenci ve kadın, ülkede yaşanan toplumsal çürümeye değindi, kadın cinayetlerinin, taciz ve şiddetin yalnızca bireysel değil toplumsal bir sorun olduğunu söyledi. Yapılan açıklamada, suçu katledilen kadınlara atan gericilere de şu soru soruldu: “Suçu katledilen kadında arayan bu sapık zihniyete soruyoruz, madem öyle bir ucu Hüda-Par’a öteki ucu Menzil tarikatına dayanan köyde Narin’in başına gelenleri nasıl açıklayacaksınız!” Açıklama “Biz kadınlar, her alanda mücadele etmeye, birleşmeye ve boyun eğmemeye devam edeceğiz. Bu düzeni yıkacak, eşitliğin ve özgürlüğün hüküm sürdüğü bir ülke için zincirlerimizi kırmayı ve ayağa kalkmayı sürdüreceğiz. Yaşasın öğrenci dayanışması! Yaşasın kadın dayanışması!” sözleriyle noktalandı. Kadın cinayetlerine ve kadın cinayetlerini teşvik eden düzene karşı mücadelenin vurgulandığı açıklama şöyle: “Ülkemizde büyük bir toplumsal çürüme yaşanıyor. Kısa bir süre içerisinde ‘Artık bu kadar da olmaz’ dediğimiz bir sürü olayla sarsıldık, kanımız dondu. Bir sapık tarafından katledilen 19 yaşında iki genç kadın, sokak ortasında bir kadına tecavüz girişimi, çocuklarımızın ardı ardına istismarın ve vahşetin kurbanı olmaları… Çok sık sorar olduk değil mi: Biz ne ara böyle bir ülke olduk? Sahi ya, uzak sayılmayacak bir geçmişte sadece filmlerde gördüğümüz şeyler artık günlük hayatımızın parçası haline geldi. Ve bu bir anda olmadı. Adım adım hayatımıza girdi. Paranın egemen olduğu ve gücün yüceltildiği bir toplumda, bu ikisine sahip olanların yaptıkları her şey geçerli sayıldı. Siyasal İslam tarikatlar aracılığıyla topluma kanser gibi yayıldı, kadın ikinci sınıf vatandaş olarak görülmeye başlandı. Hem ideolojik hem de ekonomik nedenlerle, adalet sistemi çökertildi ve daha ağırı toplumsal adalet duygusu yok edildi. Baklava çaldıkları için çocukları yıllarca hapis cezasına çarptıran sistem, çocukları istismar edenleri birer birer dışarı saldı. Doğrular, yanlışlar, iyiler kötüler hepsi birbirine karıştı. Buraya bir günde gelmedik. Paranın egemenliği ve tarikatlar eliyle siyasal İslam ağır ağır çürüttü toplumu… Ve şimdi bu çürümenin sorumluları pişkince konuşmaya devam ediyorlar. Siyasal İslamcı yazarlardan birisi çıkıp, katledilen kadınlar için ‘İslam hassasiyeti ile yetiştirilmiş olsaydı kendisine namahrem olan bu katille hiç tanışmayacaktı’ diyebiliyor. Suçu katledilen kadında arayan bu sapık zihniyete soruyoruz, madem öyle bir ucu Hüda-Par’a öteki ucu Menzil tarikatına dayanan köyde Narin’in başına gelenleri nasıl açıklayacaksınız! Hakkını arayan emekçinin, öğrencinin karşısında aslan kesilen sözde güvenlik güçleri, kadınların yaşamasını sağlayamıyor. Çünkü bu çürümüş düzenin bütün kurumları sadece ve sadece patronlara, güç sahiplerine, tarikatlara hizmet ediyor, onları koruyor. AKP’nin bizim yaşamın içinde olmamıza, hakkımızı aramamıza, eşitlik istememize tahammülü yok. Bu yüzden tarikatları palazlandırıyorlar. Bu yüzden kadına yönelik şiddeti körüklüyorlar. Bu yüzden patronlarla kol kola bizi yoksullukla terbiye etmeye, ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar. Kadın cinayetleri, taciz ve şiddet yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorundur. Kadın cinayetleri politiktir. Bu toplumsal çürüme, toplumun temeline kadar işlemiş olan yozlaşmanın, adaletsizliğin ve eşitsizliğin ürünüdür. Bu çürümeyi var eden sermaye düzeni, patronlar ve tarikatlar, her gün daha fazla kadının yaşamını gasp ediyor. Yoksulluk, uyuşturucu bağımlılığı, sosyal güvencelerin yokluğu bütün bu yaşananların sebeplerindendir. Asıl fail, bu düzenin kendisidir.
Hadi, hep birlikte haykıralım arkadaşlar!
Temel yaşam haklarımızın gasp edildiği, sağlık haklarımızın önüne her geçen gün farklı bir bahaneyle engel çekildiği bu düzene boyun eğecek miyiz?
Ülkemizin her yerinde artan cinayet, taciz ve şiddet olaylarına boyun eğecek miyiz?
Kadın düşmanlarına, gericilere boyun eğecek miyiz?
Biz kadınlar, her alanda mücadele etmeye, birleşmeye ve boyun eğmemeye devam edeceğiz. Bu düzeni yıkacak, eşitliğin ve özgürlüğün hüküm sürdüğü bir ülke için zincirlerimizi kırmayı ve ayağa kalkmayı sürdüreceğiz.
Yaşasın öğrenci dayanışması!
Yaşasın kadın dayanışması!” sözleriyle eylem sonlandı.