Eskişehir Haber Eskişehir Gündem TMMOB ZMO Başkanı Suiçmez: “Eskişehir’in Verimli Toprakları Vahşi Madenciliğe Kurban Ediliyor”

TMMOB ZMO Başkanı Suiçmez: “Eskişehir’in Verimli Toprakları Vahşi Madenciliğe Kurban Ediliyor”

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, tarımsal üretim alanlarının korunması gerektiğini vurgulayarak, özellikle Eskişehir’de vahşi madencilik faaliyetlerinin tarım alanlarını tehdit ettiğini belirtti.

Haberleri

Suiçmez, yaptığı açıklamada Türkiye’nin tarımsal üretim açısından büyük bir potansiyele sahip olduğunu ifade ederek, “Eskişehir de çok önemli bir tarım ilimizdir. Tarımda bitkisel ve hayvansal üretim yapabilmek için üretim alanına ihtiyaç vardır. Üretim alanı; toprak, bahçe, zeytinlik ve meyve bahçesidir. Öncelikle üretim alanlarının korunması hem Türkiye’de hem de Eskişehir özelinde en önemli sorunlardan biridir” dedi.

“Vahşi madencilik baskısı Eskişehir’de tarımı tehdit ediyor”
Üretim alanlarına yönelik saldırıların temelinde madencilik baskısının bulunduğunu söyleyen Suiçmez, “Özellikle Alpagut-Atalan Altın ve Gümüş Ocağı ile hemen bitişiğindeki Sarıcakaya’daki Altın Ocağı buna örnektir. ÇED süreçleri defalarca geri çekilmesine rağmen Alpagut-Atalan’daki proje onaylanmıştır. Bu konu odamız ve üst örgütümüz TMMOB tarafından yargı aşamasına taşınacaktır” ifadelerini kullandı.

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerinin anayasal bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Suiçmez, “Anayasa’nın 56. maddesi çevreyi koruma, 44. maddesi tarım alanlarını koruma, 45. maddesi üreticiyi koruma, 169. maddesi ormanları koruma, 170. maddesi ise orman köylülerini koruma görevini tanımlar” dedi.

“Torba talan yasası Anayasa Mahkemesi gündeminde”
Geçtiğimiz aylarda çıkarılan 7554 sayılı yasanın çevreyi tehdit ettiğini dile getiren Suiçmez, “Bizim ‘torba talan yasası’ olarak nitelendirdiğimiz bu yasa, muhalefet partilerinin ortak önergesiyle Anayasa Mahkemesi gündemine taşınmıştır. Çünkü bu yasa kapsamında, Muğla’daki kömür ocaklarından Eskişehir’deki ormanlara, zeytinliklere, tarım alanlarına kadar birçok bölge madencilik ve enerji şirketlerine açılmaktadır” ifadelerini kullandı.

Anayasal korumalara rağmen tarım alanlarının madencilik faaliyetlerine tahsis edildiğini söyleyen Suiçmez, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı MAPEG’in yetkilendirilmesiyle süreç kısaltılmış ve şirketler lehine sorumlu bir döneme girilmiştir” dedi.

“Eskişehir’in verimli tarım alanları yok edilme tehlikesinde”
Suiçmez, Eskişehir’deki Alpagut-Atalan ve Sarıcakaya bölgelerinin mikroklima özelliği taşıdığını ve sebzeciliğin yaygın olduğunu belirterek, “Bu değerli tarım alanları birkaç şirketin çıkarı uğruna yok edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Doğanın tahribatı, ÇED raporlarındaki taahhütlere rağmen telafi edilemeyecek boyuttadır” dedi.

Kaymaz’da da altın madenciliği faaliyetlerinin gündemde olduğunu belirten Suiçmez, Cumhurbaşkanlığı’nın ABD ziyareti sırasında Beylikova’daki nadir elementlerin de gündeme geldiğini ifade etti. “Nadir elementler önemlidir; ancak tarım ürünleri de artık ‘nadir’ hale gelmiştir. Gıda enflasyonunun yüksek olduğu bir dönemdeyiz” diye konuştu.

“Bu yıl kiraz yiyemeyen bir toplum haline geldik”
Zirai don olaylarının Eskişehir’i de etkilediğini söyleyen Suiçmez, “Özellikle kiraz ve elma üretimi zarar görmüştür. Buğday ve üzümde de zarar mevcuttur. Bugün itibarıyla tarım sigortalarına kayıtlı çiftçilerin 23 milyar liralık borcunun bir kısmı ödenmiştir. Eskişehir de bu kapsamdadır” dedi.

Ancak üreticilerin yarısının Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmadığını belirten Suiçmez, “Don zararlarının hem TARSİM’li hem TARSİM’siz üreticilere geç de olsa ödenmesi olumlu ama yeterli değildir. Meyvecilikte bakım, budama ve sulama yapılmazsa gelecek yıllarda özellikle ihracat ürünlerinde ciddi sıkıntılar yaşanacaktır” diye konuştu.

“Şap hastalığı ve kuraklık üreticiyi zorluyor”
Şap hastalığı nedeniyle 81 ilde hayvan pazarlarının kapatıldığını hatırlatan Suiçmez, “Eskişehir’de de halen kapalıdır. Cumhurbaşkanlığı Tarım ve Gıda Komisyonu üyesi Mehmet Eker’in kurduğu vakıf, zararın 4,1 milyar dolar olduğunu açıklamıştır. Bakanlık bu rakamı yüksek bulmuş ancak herhangi bir açıklama yapmamıştır” dedi.

Kuraklık konusuna da değinen Suiçmez, “Kapalı, basınçlı, yağmurlama ve damlama sistemlerine geçilmesi gerektiği sıkça dile getirilmektedir. Ancak bunu kim yapacaktır? Bankalara olan borcu 1 trilyonu aşan, icra takibindeki borcu 9,2 milyar lirayı geçen çiftçi bireysel kredilerle bu yatırımları yapamayacaktır” ifadelerini kullandı.

Bu nedenle Devlet Su İşleri’nin (DSİ) bütçesinin artırılması gerektiğini vurgulayan Suiçmez, “Su planlaması kamusal sorumlulukla hızla hayata geçirilmelidir. GAP benzeri projeler yeniden gündeme alınmalı, kuraklığa dayanıklı türlerin ıslah edilip yaygınlaştırılması sağlanmalıdır” dedi.

“Çiftçi borçlu, üretimden uzaklaşıyor”
Suiçmez, Türkiye’de 3,5 milyon hektar arazinin ekilmediğini belirterek, “Bunun nedenleri; yüksek üretim maliyetleri, pahalı girdiler, yetersiz ve geç ödenen destekler ile baskılanan alım fiyatlarıdır. Bu yüzden çiftçi borçludur” dedi.

Hükümetin “ekilmeyen arazileri zorunlu kiralama” uygulamasına da karşı çıktıklarını ifade eden Suiçmez, “Basına yansıyan bilgilere göre, Eskişehir’de Seyitgazi, Sivrihisar ve Tepebaşı ilçelerinde sadece 7 mahallede 28 parsel, 12 kişiye kiralanmıştır. Bunlar çözüm değildir” dedi.

“Tarımdan tasarruf edilemez”
Suiçmez, “Pandemi yaşadık, deprem yaşadık, savaş yaşadık, kuraklığı yaşıyoruz. Gıda enflasyonunda dünyada üst sıralardayız. Eğer bugün yüzde 36’lık gıda enflasyonunun nedeni ‘Zirai don ve kuraklık’ olarak açıklanıyorsa bu kolaycılıktır. Gerçek neden; üretim maliyetlerinin düşürülmemesi, girdi fiyatlarında indirim yapılmaması, desteklerin azaltılması ve geç ödenmesidir” ifadelerini kullandı.

Et ithalatı yapılmayacağı söylenmesine rağmen birçok üründe ithalat bağımlılığının arttığını belirten Suiçmez, “Her çiftçi aynı zamanda tüketicidir. Gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle tüketici raflardaki ürünlere ulaşamamaktadır” dedi.

“Bakanlıklar görevini yapmalı, destekler artırılmalı”
Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın anayasal görevlerini yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan Suiçmez, “Şirketlerin sözcüsü gibi davranan kamu görevlileri istemiyoruz. Liyakat deniliyorsa herkes görevini yapsın” dedi.

Tarım Kanunu’nun 21. maddesine göre gayri safi milli hasılanın yüzde 1’inden az olamayacak tarımsal desteklerin artırılması gerektiğini hatırlatan Suiçmez, “Geçen yıl 135 milyar TL destek verilmişti, bu desteğin yarısı enflasyon karşısında erimiştir. Oysa verilmesi gereken destek miktarı 615 milyar TL idi” dedi.

2026 bütçesinde destek miktarının yüzde 24 artışla 168 milyar TL olarak öngörüldüğünü belirten Suiçmez, “Bu son derece yetersizdir. Yüzde 1 oranı dikkate alınırsa 775 milyar TL olması gerekmektedir. Üstelik bu paralar 2027’de ödenecektir” diye konuştu.

“Tarım stratejik öneme sahiptir”
Suiçmez, olağanüstü durumlarda ek destek paketlerinin hazırlanması gerektiğini belirterek, “Üretemezsek, tüketemeyiz. Yurt dışından ürün almak çözüm değildir. Et, süt ve temel gıda ürünlerinde artan ithalat bağımlılığı milli güvenlik sorunudur” ifadelerini kullandı.

Tarımın stratejik önemine vurgu yapan Suiçmez, “Eskişehir özelinde kamusal denetimlerin artırılması, mühendislerin atanması, DSİ yatırımlarının güçlendirilmesi ve ‘Köy Hizmetleri’ benzeri bir kurumun yeniden kurulması gereklidir. Ekonomide üretimi, çiftçiyi ve emeği koruyan politikalar hızla uygulanırsa tarımda yaşadığımız sorunlar büyük ölçüde aşılabilir. Umutsuz değiliz; ancak mevcut ekonomi, tarım ve çevre politikaları bizleri olumsuz etkilemeye devam edecektir” dedi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *