Doğasına, havasına, suyuna ve toprağına sahip çıkanlarla tek ses olmak için bir araya geldiklerini belirten Demir, “Siyanürlü Altın Madeni tehdidinden en çok etkilenecek ilçelerimizden olan, doğal güzellikleriyle ve tarımıyla ünlü Mihalgazi’deyiz. Sakarya Nehri kıyısında, milyonlarca ton suyu maden için kullanılacak bu projeye karşı su kaynaklarımızı korumak için buradayız.” dedi.
Demir, Alpagut ve Atalan bölgesinde yapılması planlanan Alpagut-Atalan Altın Gümüş Madeni projesine, 18 Ekim tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “ÇED olumlu” kararı verildiğini hatırlatarak, “Biz de bu projeye neden karşı olduğumuzu haykırmak ve birlikte mücadele edeceğimizi anlatmak üzere Mihalgazi’de bu açıklamayı yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.
15 Ağustos’ta gerçekleştirilen Halkın Katılımı Toplantısı’nın adil bir şekilde yürütülmediğini belirten Demir, “Toplantının tutanakları bizlerle paylaşılmadan kaçırıldı. Toplantıda mikrofonlarımızın sesi kısıldı, süreç adil yürütülmedi. Daha sonra tutanakların gerçeğe aykırı tutulduğunu ve kamu tarafından usule uygun hazırlanmadığını gördük.” diye konuştu.
Demir, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik’in düzenlediği tutanakların gerçeklikle ilgisinin olmadığını savunarak, “Bu toplantının yapıldığı kabul edilemez.” dedi.
Açıklamada, şirketin kamuoyunu yanıltmaya çalıştığı iddialarına da yer verildi. Demir, “Şirket, Eskişehir halkının tepkisine karşı ‘Altın Madenciliği Milli Mücadelemiz’ başlıklı, imzasız ve yalanlarla dolu broşürler dağıtmaya başladı. Bu broşürler bilimsel dayanaklardan yoksun, kaynak göstermeyen, gerçeğe aykırı beyanlarla toplumu kandırmaya yönelik girişimlerdir. Daha önce de benzer şekilde siyanürün zararsız olduğunu, hatta erkek doğum oranlarını artırdığını iddia eden broşürler dağıtılmıştı. Toplumun karnı bu yalanlara tok.” dedi.
Projenin Sakarya Havzası’na büyük zarar vereceğini vurgulayan Demir, “Yerin üstü altından daha kıymetlidir. Eğer bu proje hayata geçerse yüzlerce hektarlık orman yok olacak, ekosistem zarar görecek, endemik türler yaşam alanlarını kaybedecek. Tarım topraklarımız siyanür ve ağır metallerle kirlenecek, insanlarımız hastalıklarla karşı karşıya kalacak.” dedi.
Madencilik faaliyetinde kullanılacak milyonlarca ton suyun Sakarya Nehri ve yeraltı sularını olumsuz etkileyeceğini ifade eden Demir, “İklim, su ve gıda krizinin iç içe yaşandığı bu dönemde böyle bir projede kamu yararı olamaz. Bölgeyi yok edecek bu projeye izin vermeyeceğiz.” diye konuştu.
Projenin büyüklüğüne dikkat çeken Demir, “Maden ruhsat alanı 18,4 kilometrekare. Bu alan Emek, Büyükdere, Gökmeydan, Vişnelik, Akarbaşı, Kırmızıtoprak, Erenköy, Yıldıztepe ve Yenikent mahallelerinin toplam yüzölçümünden bile büyük. Siyanürlü liç alanı 1,12 kilometrekare yani Gökmeydan Mahallesi kadar. 500 metre derinliğindeki ocak alanı ise Vişnelik Mahallesi büyüklüğünde. Eğer şimdi dur diyemezsek, Sakarya Vadisi ölüm vadisine dönüşecek.” ifadelerini kullandı.
ÇED olumlu kararının iptali için dava açacaklarını belirten Demir, “Sivil toplum kuruluşları, dernekler, köylüler ve yurttaşlarla birlikte yüzlerce dava açacağız. Aynı zamanda sahada olmaya devam edeceğiz. Alpagut-Atalan ormanlarının bir tek dalını kestirmemek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.” dedi.
Şirketin bölge halkının topraklarını düşük bedellerle almaya çalıştığını da dile getiren Demir, “Köylüler kamulaştırma tehdidiyle karşı karşıya. Biz bu süreçte hiçbir arkadaşımızı yalnız bırakmayacağız. Hukuki desteğimizle alanda olacağız. Bu toprakların esas sahiplerinin kim olduğunu mücadelemizle göstereceğiz.” diye konuştu.
Açıklamanın sonunda Demir, “Bizler doğayı, emeği, halk sağlığını ve yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz. Doğa ve Yaşam Platformu olarak bu yıkım projesine karşı, projenin yürütmesi durdurulana kadar birlikte ses çıkarmaya çağırıyoruz.” dedi.