Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Fuat Güllüpınar, EkoAvrasya Vakfı Başkanı Dr. Hikmet Eren, TÜRKSİT Başkanı Kemal Kurnaz, POLSAM Başkanı Av. Ahmet Doğanses, Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, Prof. Dr. Mehmet Mahur Tulum, Prof. Dr. Selahittin Tolkun, akademisyenler ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilen seminer büyük bir ilgi gördü. Program sunumunu TV program yapım ve sunucusu Şeker Aybala gerçekleştirdi.
Dr. Hikmet Eren, konuşmasında şunları ifade etti; “Türk dünyasının ortak bir alfabeye sahip olması, kültürel bütünlüğümüzü pekiştirmek ve iletişimi güçlendirmek adına önemli bir adımdır. "Dilde, fikirde, işte birlik!" şiarıyla yürüdüğümüz bu kutlu yolda çalışmalarımıza devam edeceğiz. Türk kültürünün gelecek nesillere aktarılması hususunda çalışmalar yapan kurumlar ile iş birliğini güçlendirmek, başta ülkemiz olmak üzere Türk dünyasının zenginliğine güç katan önemli adımlardır. Bizler de bu önemli etkinlikte dil ve kültür birliğinin ortak alfabe üzerinden daha da bütünleşmesine katkıda bulunmaktan mutluluk duymaktayız.”

TÜRKSİT Başkanı Kemal Kurnaz, konuşmasında şunları ifade etti; “Türkiye’nin marka üniversitesi, Anadolu Üniversitesi’nde bulunmaktan dolayı yaşadığım heyecanı konuşmama başlarken özellikle ifade etmek isterim. TÜRKSİT Başkanı olarak; özellikle Türk Dünyası Sivil Toplum ve İşbirliği sahasında ülkemiz ve Türk Dünyası adına katma değer üretmek, istihdam oluşturmak ve siz sevgili gençlere daha güzel yarınlar inşa edebilmek adına canla başla çalışıyoruz. Ortak Türk alfabesi, Türk dünyasının kültürel, ekonomik ve bilimsel entegrasyonunu güçlendirecek kritik bir adımdır. Bu alfabenin benimsenmesi, Türk halkları arasındaki dayanışmayı artırarak ortak bir gelecek inşa edilmesine katkı sağlayacaktır. Bu nedenle, Türk devletleri, akademik kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının bu sürece destek vermesi, Türk dünyasının daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır. İsmail Gaspralı’nın da ifade ettiği gibi “Dilde, İşte ve Fikirde Birlik” düşüncesi özellikle ortak alfabe meselesinin çözüme kavuşturulmasıyla meyvelerini vermeye başlayacaktır. Bugünkü bu toplantının ifade ettiğimiz amaçlara yönelik kritik bir adım olduğunu özellikle ifade etmek isterim. “Bir Millet, Çok Devlet” şiarıyla yola çıktığımız Türk Dünyası sevdamızın meyvelerini inşallah çok yakın zamanda hep birlikte toplayacağız. Karşımızda büyüyen, gelişen ve üreten bir Türk Dünyası var. Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği gibi “Türk Milletinin Temeli Kültürdür!” sözü artık önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Dilimiz, Bizim Vatanımızdır! Bu yüzden dilimize sahip çıkmak vatanımıza, namusumuza sahip çıkmaktır. Ortak Türk Dünyası Alfabesi de bu noktada çok önemli ve kritik bir adımdır. Sözlerimi sonlandırırken, bugünkü toplantının yarın adına, ülkemiz ve Türk Dünyası adına güzellikler getirmesini diliyorum.”

POLSAM Başkanı Av. Ahmet Doğanses, konuşmasında Türk dünyası ve ortak Türk alfabesinin önemine vurgu yaparak bu alfabe vesilesiyle Türk dünyasında dilde, fikirde ve işte birlik fikrinin daha da perçinlendiğini ifade etti.
Anadolu Üniversitesi edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Zülfikar Bayraktar, konuşmasında şunları ifade etti; “Türk dünyası, Orta Asya'dan Balkanlar'a, Kafkaslar'dan Orta Doğu'ya kadar geniş bir coğrafyada yayılan, ortak tarih, kültür ve dile sahip halklardan oluşan bir topluluktur. Bu geniş coğrafyada yaşayan Türk halkları arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi için ortak dil ve alfabe kullanımı büyük bir önem taşımaktadır. Ortak Türk alfabesinin tarihsel arka planını iyi analiz etmeliyiz. Türk halkları tarih boyunca Orhun, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini kullanmıştır. 20. yüzyılda Sovyetler Birliği'nin etkisiyle Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Kiril alfabesine geçerken, Türkiye ve Azerbaycan gibi bazı Türk devletleri Latin alfabesini benimsemiştir. Ancak bu farklı alfabe kullanımı, Türk dünyası arasındaki iletişim ve kültürel bağları zayıflatmıştır. Ortak Türk alfabesinin benimsenmesi, Türk dünyası için birçok avantaja sahiptir. Farklı alfabeler, aynı kökene sahip Türk dillerini konuşan halklar arasında anlaşılabilirliği zorlaştırmaktadır. Ortak alfabe, yazılı metinlerin daha kolay anlaşılmasını sağlayarak iletişimi kolaylaştırır. Ortak alfabe sayesinde akademik, edebi ve sanatsal eserlerin tüm Türk dünyasında yayılması ve paylaşılması kolaylaşır. Ayrıca, ortak bir alfabe, ticaret ve ekonomi alanlarında da entegrasyonu hızlandırır. Ortak yazı dili, iş dünyasında iletişimi geliştirerek ticari faaliyetleri artırabilir. Bunun yanında, Türk dünyasında bilimsel ve eğitim alanındaki iş birliklerini artırmak için ortak bir alfabe büyük bir avantaj sağlar. Yine dijital dünyada ortak bir alfabe kullanılması, internet ve medya aracılığıyla Türk halkları arasındaki bağları daha da güçlendirebilir. Ortak bir alfabenin benimsenmesi, bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Tarihsel, politik ve sosyokültürel farklılıklar nedeniyle bu sürecin zamana yayılması gerekmektedir. Ancak Türk Konseyi ve diğer uluslararası platformlar aracılığıyla bu geçiş süreci planlı bir şekilde yürütülebilir. Sonuç olarak; Türk alfabesi, Türk dünyasının kültürel, ekonomik ve bilimsel entegrasyonunu güçlendirecek kritik bir adımdır. Bu alfabenin benimsenmesi, Türk halkları arasındaki dayanışmayı artırarak ortak bir gelecek inşa edilmesine katkı sağlayacaktır. Bu nedenle, Türk devletleri ve akademik kurumların bu sürece destek vermesi, Türk dünyasının daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır.”