Denizli’nin İlk Kadın Milletvekili
1962 yılında Denizli’de doğan Kavaf, bu toprakların siyasette bir ilki gerçekleştiren kadını olarak tarihe geçti. Eğitimle başlayan yolculuğunda, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü bitiren Kavaf, önce öğretmen, sonra siyasetçi oldu.
Denizli’den seçilen ilk kadın milletvekili unvanını alan Kavaf, bu dönemde AK Parti çatısı altında kadınların siyasetteki yerini güçlendirmek adına Kadın Kolları Başkanlığı görevini üstlendi. Bu süreçte, Türkiye’de kadın örgütlenmesini kurumsallaştıran ilk kişi olarak öne çıktı.
Devlet Bakanlığı ve Aile Politikaları
2009 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Kavaf, bu dönemde Türkiye’nin aile yapısını analiz etmek adına kapsamlı çalışmalara öncülük etti. Türkiye’nin Aile Haritası’nın çıkarılması ve Yerel Aile Çalıştayları, onun liderliğinde gerçekleşti. Ancak bu süreç, kamuoyunda daha çok, "eşcinsellik bir hastalıktır" açıklamasıyla hafızalara kazındı.
Bu sözleri, insan hakları savunucuları ve birçok kesim tarafından eleştirilse de, Kavaf’ın bu konudaki tutumundan ödün vermemesi tartışmaları daha da büyüttü. Siyaset sahnesinde cesur açıklamalarıyla bilinen Kavaf, bu tartışmaların gölgesinde bile sessiz kalmamayı tercih etti.
Selma Aliye Kavaf’ın Hikayesi: Akademiden Siyasetin Çıkmazlarına (Part 2)
Akademiye Dönüş ve Tarih Tutkusu
Bakanlık görevinin sona ermesinin ardından Selma Aliye Kavaf, siyasete bir süre ara verdi. Ancak bu geri çekilme, onun için bir emeklilik değil, farklı bir yolda ilerlemenin habercisiydi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü’nde tezli yüksek lisans programına başladı. Bu süreç, Kavaf’ın akademik dünyaya olan ilgisinin bir göstergesiydi. Tarihi, yalnızca bir disiplin değil, aynı zamanda geleceği anlamanın bir yolu olarak gördü.
Yüksek lisansını tamamladıktan sonra, 2015 yılında aynı üniversitede doktora programına başladı. Akademik kariyerini inşa ederken, siyasetin çalkantılı dünyasından uzaklaşıp, bilimsel araştırmalara yöneldi. Ancak siyaset, Kavaf’ı tamamen bırakmaya niyetli değildi.
DEVA Partisi ve Yeni Bir Başlangıç
2020 yılında, AK Parti’den ayrılarak Ali Babacan’ın kurucusu olduğu Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA) kurucu üyeleri arasında yer aldı. Kadın hakları ve sosyal politikalara odaklanan Kavaf, DEVA’nın vizyonuna katkı sağladı. 2023 Genel Seçimleri’nde CHP listelerinden Manisa Milletvekili seçilmesi, onun siyasi kariyerinde yeni bir dönemi başlattı. Ancak bu ittifak, Kavaf için uzun soluklu olmadı.
Çatı Partisi Tartışmaları ve İstifa
2025 yılına geldiğimizde Kavaf, DEVA Partisi’nden istifa ettiğini açıkladı. Bu karar, partinin çatı parti yapılanmasına katılma kararıyla ilişkilendirildi. Kavaf, istifasında şu ifadeleri kullandı:
"Parti yönetim kararlarının bağımsız bir siyasi kimlikten uzaklaşmasına tanık oldum. Kendi inandığım değerlere bağlı kalarak, farklı bir yolda devam etmeyi seçiyorum."
İstifasının ardından, Kavaf’ın siyasette nasıl bir yol izleyeceği merak konusu oldu. Bağımsız bir figür olarak mı devam edecek, yoksa yeni bir siyasi hareketin öncüsü mü olacak? Bu soruların yanıtı, şimdilik belirsizliğini koruyor.
Bir Kardeşlik Hikayesi: Sema Ramazanoğlu
Selma Aliye Kavaf’ın siyasi yaşamında, kız kardeşi Sema Ramazanoğlu da önemli bir figür olarak yer aldı. Aynı aileden iki güçlü kadın, Türk siyasetinde farklı dönemlerde önemli görevlerde bulundular. Ancak her ikisi de kendi çizgilerinde ilerlemeyi tercih etti.
Hayatın Ötesindeki Selma Aliye Kavaf
Siyaset ve akademinin dışında, Selma Aliye Kavaf’ın Denizli’ye olan bağlılığı, ailesine düşkünlüğü ve topluma hizmet etme arzusu, onun kişiliğini şekillendiren unsurlardı. İngilizce bilmesi, uluslararası platformlarda Türkiye’yi temsil etmesini sağladı. Eşi ve çocuğuyla sade bir yaşam sürerken, topluma katkıda bulunmayı her zaman öncelik haline getirdi.
Selma Aliye Kavaf’ın hikayesi, siyasetin sert rüzgarlarına karşı bir kadının ayakta kalma mücadelesi ve azmiyle dolu. Tartışmalı açıklamalarından reform niteliğindeki çalışmalarına kadar, Türk siyasetinde iz bırakan bir figür oldu. Şimdi gözler, onun bir sonraki adımında… Siyasete dönüş mü? Yoksa akademiye tam anlamıyla bir yönelme mi? Bunu zaman gösterecek.
