Bingöl, tasarruf tedbirleri genelgesi nedeniyle yatırımların sekteye uğradığını ifade ederek, “Türkiye’nin kasası boş. Özellikle ifade etmem gerekir ki, Türkiye’de toplanan vergiler maalesef yatırımlara yönelik kullanılmıyor. Ağustos ayı itibariyle sadece faiz ödemelerine 1 trilyon 425 milyar lira harcandı. Bu çok büyük bir rakam. Dolayısıyla ülkenin kaynakları doğru kullanılmadığı için yatırıma ayrılacak para yok” dedi.
Tasarruf tedbirlerinin belediyelere de yansıdığını belirten Bingöl, “Belediyelerin ödemedikleri miktarlar düşürüldü. Bunu kabul etmek mümkün değil. Yerel belediyelerin halka doğrudan hizmet etmesi esastır, buna yönelik kaynak aktarımının artırılması gerekir. Ancak muhalif belediyeler başarılı olmasın gerekçesiyle kısıtlamaya gidildi. Belediyelerin adeta eli kolu bağlandı. Öte yandan belediyeler de kendilerine verilen kaynakları doğru kullanmıyorlar. Merkezî hükümet faiz giderlerini azaltarak yerel belediyelerin kaynaklarını artırmak zorundadır” diye konuştu.
Eskişehir’in en önemli sorunlarına da değinen Bingöl, altyapı, trafik, deprem riski ve su sıkıntısına dikkat çekti. Bingöl, “Şu an beklenen bir deprem var. Kentsel dönüşüm ve depreme hazır bir şehir haline gelmemiz gerekiyor. Ayrıca 2030 yılında ciddi bir su problemiyle karşı karşıya kalacağız. Su kaynaklarının bulunması şart” ifadelerini kullandı.
Şehir hastanelerine de değinen Bingöl, devlet hastanesi talebine sıcak bakılmadığını dile getirerek, “Şehir hastaneleri farklı bir sistemle çalışıyor. Devlet, bu hastanelere taahhüt ettiği ödemeleri yapmak zorunda. 360 bin metrekarelik bir alanda 1200 yatak kapasitesine sahip hastanede büyük boş alanlar bulunuyor. Bu nedenle devlet, hastanenin sahiplerine ödeme yapmak zorunda kalıyor. Yeni bir devlet hastanesi açılması bu süreçte mantıklı görülmüyor” dedi.
Belediyelerin sadece harcayan değil, aynı zamanda üreten kurumlar olması gerektiğini belirten Bingöl, şu ifadeleri kullandı:
“Eskişehir Su ve Kanalizasyon İdaresi ayda 25 milyon lira elektrik faturası ödüyor. Eğer kendi elektriğini üretirse bu ciddi bir tasarruf olur. Belediyeler tarımsal sanayileşmeye, elektrik üretimine ve farklı alanlara yatırım yaparak kaynak üretebilir. Örneğin bir belediye başkanı bana, 500 kişilik bir çalışma grubunun maliyetinin çok yüksek olduğunu söylemişti. Bunun yerine üretime yönelik yatırımlar yapılırsa hem daha fazla kişiye istihdam sağlanır hem de belediyelerin kaynakları artar. Oturarak sadece rakamsal gelir elde etmek doğru değildir. Hem merkezi hükümet hem de belediyeler bu konuda sorumluluk almak zorundadır.”
Bingöl, yüksek teknolojiye dayalı üretim ekonomisinin önemine işaret ederek, “Kaynakların doğru noktadan bakılarak stratejik planlarla değerlendirilmesi gerekir. Hangi yatırım yapılmak isteniyorsa, kaynağın o yönde kullanılması şarttır” diye konuştu.