“Bu, Bir Mahallenin Değil Türkiye’nin Sorunudur”
Küçükerkan, Yeşiltepe’de yaşananların yalnızca bir bölgeyi ilgilendirmediğini, Türkiye’nin dört bir yanında benzer uygulamalarla karşı karşıya olan milyonlarca vatandaş için bir uyarı niteliği taşıdığını söyledi. Askı sürecinde Tepebaşı Belediyesi’ne verilen 940 itiraz dilekçesine rağmen hiçbir yanıt alınamadığını belirterek bunun kabul edilemez olduğunu vurguladı.
Yeşiltepe’nin Eskişehir’in en köklü mahallelerinden biri olduğunu söyleyen Küçükerkan, mahallenin 2013 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla “riskli alan” ilan edilmesinden sonra planlama ve proje yetkilerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçtiğini, ancak uygulamanın Tepebaşı Belediyesi’ne devredildiğini hatırlattı. Yetki devrinin gerekçe olarak “riskli alanlarda dönüşüm uygulamalarının yerel yönetimlerce yürütülmesi” şeklinde açıklandığını söyleyen Küçükerkan, bu sürecin adil ve şeffaf yürütülmediğini, bunun da mağduriyeti artırdığını savundu.
“6306 Sayılı Kanun Vatandaşın Kalbine Hançer Gibi Saplanmıştır”
Küçükerkan, 6306 sayılı Kanun’un 6/A maddesinin uygulanma şeklinin hukuki açıdan büyük sorunlar oluşturduğunu belirtti. Bu madde kapsamında vatandaşların rızası alınmadan tapularının ellerinden alınmak istendiğini, tebligat yapılmadan “tebliğ edilmiş” sayıldığını, yalnızca iki günlük itiraz süresiyle savunma hakkının kısıtlandığını ifade etti. Ayrıca sipariş üzerine hazırlandığını öne sürdüğü risk raporlarıyla sağlam binaların yıkılacakmış gibi gösterildiğini, 120–150 metrekarelik evlerin yerine 80–90 metrekare daireler verildiğini, bunun üzerine 1,5 ile 3 milyon lira arasında borç yüklendiğini söyledi. Bu durumu “ödeyemeyen evsiz kalıyor, ödeyen ömür boyu borç kölesi oluyor” sözleriyle değerlendiren Küçükerkan, yaşananların kentsel dönüşüm değil, “kent soygunu ve kent talanı” olduğunu ifade etti.
“Bu İşin Arkasında Kimler Var?”
Küçükerkan, Yeşiltepe’de yürütülen projenin arkasında kimlerin bulunduğunun kamuoyu tarafından merak edildiğini dile getirdi. Hangi müteahhitlerin milyarlık ihalelere talip olduğunun, hangi şirketlerin bölgenin değerli arazilerine AVM ya da gökdelen yapmayı planladığının ve hangi bürokrat ya da siyasetçilerin bu süreçten pay alacağının sorgulanması gerektiğini söyledi. Deprem riskinin bilimsel olarak doğrulandığını kabul ettiklerini belirten Küçükerkan, tartışılması gereken asıl konunun bu riskin imar planlarıyla nasıl yönetildiği olduğunu ifade etti.
Uygulamalar nedeniyle mülkiyet hakkının zedelendiğini söyleyen Küçükerkan, zorla el konulan evlerin yerine verilen dairelerin satılmak veya devredilmek istendiğinde vergi muafiyetinin ortadan kalkmasının vatandaşları ikinci kez mağdur ettiğini belirtti. Anayasa’nın 35. maddesinin mülkiyet hakkını güvence altına aldığını hatırlatan Küçükerkan, “Kamu yararı bahanesiyle halkın mülkiyet hakkı gasp edilemez.” dedi.
“Mücadeleyi Sonuna Kadar Vereceğiz”
Yeşiltepe halkının yanında olacaklarını vurgulayan Küçükerkan, gerekirse mahallede 7/24 nöbet tutacaklarını, hukuki süreçleri Anayasa Mahkemesi’nden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar tüm karar mercilerine taşıyacaklarını söyledi. Sivil toplum kuruluşlarına, barolara, odalara ve sendikalara çağrıda bulunarak “Yeşiltepe’deki bu zulme sessiz kalmayın.” dedi.
“Yeşiltepe Halkı Yalnız Değildir”
Açıklamasının sonunda Yeşiltepe’de yaşayan vatandaşlara seslenen Küçükerkan, “Sizler yalnız değilsiniz. İYİ Parti var, Türk milleti var, adalet var, hak var, hukuk var. Birlikte bu gaspa dur diyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
