İbn-i Sina’nın Avrupa’da “Avicenna” olarak tanındığını ifade eden Bildirici, “Büyük bilgin ve hekimlerin pîri olan İbn-i Sina, 17 Ağustos 980 tarihinde Buhara'nın Afşana kasabasında doğmuş, 21 Haziran 1037’de Hemedan’da vefat etmiştir. Doğumunun 1003. yıldönümü olan 1983’ten itibaren her yıl Ağustos ayının 3. haftası, ülkemizde ‘İbn-i Sina Haftası’ olarak kutlanmaktadır” dedi.
İbn-i Sina’nın yaşadığı döneme damga vuran büyük bir düşünür ve hekim olduğunun altını çizen Bildirici, “Tıp alanındaki çalışmalarıyla tüm dünyada tanınan İbn-i Sina, özellikle kalp ve damar sistemi üzerine yaptığı çalışmalarla dikkat çekmiş, kaleme aldığı eserlerle yüzyıllar boyunca doğu ve batı tıbbına yön vermiştir” diye konuştu.
En bilinen eseri “el-Kânûn fî’t-Tıb (Tıp Kanunu)” hakkında bilgi veren Bildirici, “Beş ciltten oluşan bu ansiklopedik eser; anatomi, koruyucu hekimlik, basit ilaçlar, patoloji, cerrahi yöntemlerle tedavi ve ilaç terkipleri gibi pek çok tıbbi konuyu kapsamaktadır. Tıp Kanunu, Batı’da 16. yüzyıla, Doğu’da ise 19. yüzyıla kadar temel kaynak olarak okutulmuş ve kullanılmıştır” ifadelerini kullandı.
Bildirici, İbn-i Sina’nın yaklaşık 276 eser kaleme aldığını belirterek bazı önemli eserlerini şu şekilde sıraladı: Kitab-üş-Şifa, Kitabü’n-Necat, el-İşarat ve’t-Tenbihat, Hikmet-i Meşrikiyye, Hikmet-i Aruzi, Esbabu Hudus’il Huruf, Lisanü’l-Arab, en-Nebat ve’l-Hayevan, ed-Düsturü’t-Tıbbi ve el-Hutub.
Açıklamasının sonunda İbn-i Sina’nın tıp dünyasında oynadığı öncü rolün bugün hâlâ örnek alınması gerektiğine dikkat çeken Bildirici, “İbn-i Sina, sadece bir hekim değil; bilim, ahlak ve insan sevgisini esas alan büyük bir medeniyetin temsilcisidir. Onun ışığında yetişen her sağlık çalışanı, bilgiyle birlikte vicdanı da rehber edinmelidir” dedi.
