Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu, AK Parti milletvekilleri tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan ve çevre koruma yasalarında değişiklik öngören yeni yasa teklifine karşı açıklamada bulundu. Platform üyeleri, teklifin ormanlar, zeytinlikler, tarım alanları ve meralar gibi doğal varlıkları şirketlerin kullanımına açtığını belirterek, “ekokırım yasasına geçit yok” mesajı verdi.
Platform adına konuşan Uygar Kurtcu şu ifadeleri kullandı: “Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu olarak doğamızı ve yaşam alanlarımızı tehdit eden başta siyanürlü altın madenciliği projeleri olmak üzere tüm ekokırım projelerine karşı bir aradayız. 4 temmuzda gerçekleştirilecek olan Alpagut Atalan altın madeni projesinin ÇED (Çevre Etki Değerlendirmesi) sürecinin bir parçası olan 2.İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantısına ve 22 haziran’da Siyanürlü altın madeni tehdidi altındaki Mihalgazi ilçesinde gerçekleştireceğimiz Doğa Şenliğine hazırlandığımız şu günlerde, AKP milletvekillerinin meclise sunduğu ve havamıza ,suyumuza, toprağımıza yönelik yeni bir saldırı olarak yorumladığımız, doğamızı şirketlere peşkeş çeken yasa teklifini ve sonuçlarını doğa ve yaşam dostlarıyla birlikte konuşacağımız forum etkinliğimiz için bir aradayız. 13 Haziran 2025 tarihinde AKP grubu milletvekilleri ki aralarında , 40 yılda Türkiye’nin en büyük altın ihracatçısı haline gelen Ahlatcı Holdingin patronu Ahmet Ahlatcı’nın yeğeni Yusuf Ahlatcı , Sudan’da altın keşfine çıkan Şahin Tin, sendikalı oldukları için maden işçilerini işten atan Fernas patronu Ferhat Nasıroğlu ve birkaç gün önce Giresun’daki madeninde ÇED raporu olmadan kaçak kimyasal atık havuzunu inşa ettiği iddialarıyla gündeme gelen AKP Iğdır Milletvekili Cantürk Alagöz’ün de içlerinde yeraldığı AKP li milletvekilleri tarafından TBMM’ye "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" sunuldu. İlgili kanun teklifini sunanların mesleki faaliyetlerinden de anlaşılacağı üzere ilgili teklif, maden ve enerji şirketlerine faaliyetlerinde büyük kolaylıklar ve imtiyazlar sağlamayı, doğamızı ve yaşam alanlarımızı talan etmelerine engel ve prosedür olarak gördükleri ÇED süreçlerini ve doğayı koruyan diğer kanunları aşmayı amaçlıyor. Bu teklifle, Anayasa, uluslararası sözleşmeleri ve ekosistemin yaşamsal hakları hiçe sayılıyor. Özetle maden ve enerji şirketleri için dikensiz gül bahçesi yaratılmak isteniyor. İlgili teklifle ÇED muafiyeti genişletiliyor, kamuoyu ve yargı denetimine ve itirazlara engel olmak için , 25 hektardan küçük maden sahaları, petrol/doğalgaz arama projeleri, HES’ler, golf sahaları, asbestli yapıların yıkımı gibi yüzlerce proje için artık ÇED gerekli değildir kararı aranmayacak. Böylece hangi alanlarda hangi projelere başlandığını proje başlayana kadar duymayacağız. ÇED gerekli projelerde ise ÇED olumlu kararı alınmadan şirketlere izin, teşvik ve ruhsat süreçleri başlatılacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), maden ve enerji projelerinde şirketlerin vekili haline getiriliyor. Şirketlere kolaylık için faaliyetlerle ilgili şirketlerin devlet kurumlarından alması gereken izinleri Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğü sağlayacak ; bakanlık çalışanları "hızlı onay" için zorlanacak. Kurum görüşleri jet hızıyla istenecek ve kurum görüş yollamamışsa görüş olumlu olarak değerlendirilecek. İlgili teklif, Cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler tanınıyor. ‘Stratejik veya kritik’ olarak tanımlanan madenlere ilişkin izinlerin verilmediği durumlarda, nihai kararı , cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen cumhurbaşkanı yardımcısının başkanlık ettiği ,çevre ve şehircilik bakanı, enerji ve tabii kaynaklar bakanı, hazine ve maliye bakanı, sanayi ve teknoloji bakanı ile izinler hakkında yetkili tüm bakanlıkların bakanlarından oluşan kurul verecek. Stratejik ve kritik olarak tanımlanan madenlere ilişkin şirketlere izin verilmese dahi bu kurul devreye girerek izinleri verebilecek. Bu durum ilgili bakanlıklara bağlı kurumlar üzerinde görüş ve izin verirken şirketler lehine olağanüstü bir baskı oluşturacak. Yine ilgili teklifle; Ormanlar 2 yıl bedelsiz madencilere tahsis edilebilecek. Adrese teslim geçici madde ile Zeytinlikler özel olarak hedefte: Zeytin ağaçları "taşınacak" veya sökülecek. 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu delinerek maden şirketlerine imtiyaz sağlanacak. Muğla yöresindeki termik santrallere kömür sağlamak için Kanun teklifi ekinde yer alan iki adet kroki ve koordinat tablosunda belirtilen Akbelen’deki zeytinlikler kamulaştırılacak. Kısaca zeytinlikler katledilecek! Akbelen’deki zeytinlikler termik santrallere kömür olacak!
Meralar enerji şirketlerine peşkeş çekilecek. RES, GES, HES projeleri için mera alanları amacı dışında kullanılabilecek.
2035’e kadar özel mülkiyet arazileri enerji şirketleri lehine kamulaştırılabilecek.
Ruhsatsız enerji tesisleri ve kaçak yapılar yasallaştırılacak, yıkım kararları iptal edilecek.
Bu teklif , Anayasa’nın 56. maddesi ("Sağlıklı çevre hakkı") ve 169. maddesi ("Ormanların korunması") açıkça ihlal ediliyor. Doğamızı ve yaşam alanlarımızı şirketlerin yağma ve talanına açıyor. Çağrımızdır: Bu Yasa Teklifi Derhal Geri Çekilsin! Zeytinlikler, ormanlar, su havzaları ve tarım alanları sermayeye feda edilemez! ÇED süreçleri şeffaf olmalı, halkın katılımı güvence altına alınmalı! Kamu yararı, ekolojik denge ve toplumsal fayda gözetilmelidir! Doğanın ve yaşam alanlarımızın sesi olmak için tüm halkımızı mücadeleye ilgili teklife karşı ses yükseltmeye çağırıyoruz. Sermayenin talanına karşı omuz omuza.”


