Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu adına açıklama yapan Funda Güney Kökçınar, 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildiğini hatırlatarak, bu kararın kökenini 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabal Kardeşler’in devlet eliyle öldürülmesine dayandırdı. Kökçınar, Mirabal Kardeşlerin mücadelesinin günümüzde de kadınların eşitsizliğe ve erkek şiddetine karşı direnişine ışık tuttuğunu vurguladı.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun 2025 yılı raporuna göre, Türkiye’de kadınların büyük çoğunluğu erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetmekte ve sayısız kadın cinsel, dijital, ekonomik ve psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Kökçınar, devletin etkin önleme politikalarını uygulamadığını ve kadınların yaşam hakkını korumada yetersiz kaldığını belirtti.
Kadına yönelik şiddetin yalnızca yasal düzenlemelerle önlenemeyeceğini, toplumsal zihniyet dönüşümünün de gerekli olduğunu ifade eden Kökçınar, devletin tüm organlarının koordineli ve etkili politikalar üretmesinin zorunlu olduğunu söyledi. Anayasa’nın 10. ve 17. maddeleri, Türk Medeni Kanunu ve 6284 sayılı Kanun’un devlete açık yükümlülükler getirdiğini hatırlattı.
Kökçınar, baroların ve kadın hakları komisyonlarının davalara katılma taleplerinin reddedilmesinin, şiddetle mücadelede kolektif sorumluluğun ihlali anlamına geldiğini vurguladı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konulması ve yasaların eksiksiz uygulanması gerektiğini belirten Kökçınar, Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak kadın dayanışmasını sürdürmeye kararlı olduklarını açıkladı.
“Evde, sokakta, işyerinde uygulanan şiddetin hukukiyleşmesine izin vermeyeceğiz; her düzeyde itirazımızı yükselteceğiz. Kız kardeşlerimiz için adalet sağlanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diyen Kökçınar, dayanışmanın önemine dikkat çekti.
