ESOGÜ Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Jeoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Sendir, Türkiye’nin bu alanda Çin’den sonra dünyanın ikinci büyük rezervine sahip olduğunu hatırlatarak, Eskişehir Beylikova’da keşfedilen 694 milyon tonluk rezerve dikkat çekti. Sendir, “Uluslararası standartlarda rezerv hesaplama, gelişmiş saflaştırma ve metalik alaşım tesislerinin kurulması ile çevre dostu üretim ve geri dönüşüm tesislerinin devreye alınması gibi adımlar doğru atılırsa, 2035 yılında söz sahibi ülkeler arasında yer almamız muhtemeldir” dedi.
“Artan talep, sınırlı arzla birleşince rekabetin merkezi haline geliyor”
Nadir toprak elementlerinin cep telefonlarından rüzgar türbinlerine, savunma sanayinden yeşil enerjiye kadar geniş bir kullanım alanına sahip olduğunu vurgulayan Sendir, bu elementlerin stratejik önemine dikkat çekti.
Bu grupta yer alan lantanitler, itriyum ve skandiyum elementlerinin günümüz teknolojilerinde vazgeçilmez olduğunu belirten Sendir, “Artan talebe karşın sınırlı arz, nadir toprak elementlerini küresel ölçekte rekabetin merkezine yerleştiriyor. Bu nedenle rezerv sahaları, enerji güvenliği ve teknolojik üstünlük açısından jeopolitik bir anlam taşıyor” diye konuştu.
“ABD–Ukrayna iş birliği, Çin’in tekelini kırma çabasıdır”
Dünya genelinde Çin’in bu alanda açık ara lider olduğunu ifade eden Sendir, Çin’in İç Moğolistan bölgesinde bulunan 800 milyon tonluk yatağın dünyadaki en büyük nadir toprak elementi rezervi olduğunu söyledi. Çin’in üretimde dünya pazarının yüzde 60’ına, işleme kapasitesinde ise yüzde 90’ına sahip olduğunu vurgulayan Sendir, “Bu rakamlarla Çin, hem lisanslama hem de fiyat belirleme gücüne sahip tek ülkedir” ifadelerini kullandı.
ABD, Kanada, Avustralya ve Hindistan gibi ülkelerin yeni rezerv alanları keşfederek rekabete katılmaya çalıştıklarını belirten Sendir, “Son zamanlarda ABD ile Ukrayna arasındaki iş birliği, Çin’in tekelini kırma bakımından önemlidir. Bu durum, küresel ölçekte denge unsuru oluşturabilir” dedi.

“Beylikova rezervi Türkiye için stratejik bir fırsattır”
Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Sendir, savunma sanayinden yeşil enerjiye kadar geniş bir kullanım alanı bulunan nadir toprak elementlerinin stratejik öneminin Türkiye açısından da çok büyük olduğunu dile getirdi.
“F-35 savaş uçaklarında 400 kilogramdan fazla, nükleer denizaltılarda ise tonlarca nadir toprak elementi kullanılmaktadır. Türkiye’nin savunma sanayine yaptığı yatırımlar düşünüldüğünde, kendi rezervlerimizin bulunması son derece değerlidir” diyen Sendir, Eskişehir Beylikova’daki 694 milyon tonluk rezerve sahip yatağın bu açıdan kritik bir rol oynadığını ifade etti.
Pilot tesisin devreye alınmasıyla 570 bin tonluk üretim ve saflaştırma yapılmasının planlandığını aktaran Sendir, “Bu süreç, Türkiye’nin sadece ham madde üreticisi değil, aynı zamanda katma değer üreten bir ülke konumuna yükselmesi açısından büyük önem taşıyor” şeklinde konuştu.
“Yeşil enerji dönüşümünde stratejik rol üstlenebiliriz”
Enerji dönüşümünün küresel öncelikler arasında yer aldığına dikkat çeken Sendir, özellikle rüzgar türbinleri ve elektrik motorlarında kullanılan kalıcı mıknatısların önemine değindi.
“Yenilenebilir enerji potansiyeline sahip bir ülke olarak, bu mıknatısların yerli üretimi bizim için stratejik öneme sahip. Türkiye, rezerv sahibi bir ülkeden katma değer üreten bir ülkeye geçiş sürecinde önemli adımlar atıyor. 2035 yılına gelindiğinde, bu adımlar doğru şekilde atılırsa, nadir toprak elementleri alanında söz sahibi ülkeler arasında yer almamız kaçınılmaz olacaktır” ifadelerini kullandı.