Daha öncesinde Tepebaşı Belediyesi İl Danışma Kurulu'nda "parti içi olumsuzluk ve eleştirileri dile getirdiği için" işten çıkarılan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tepebaşı Eski İl Sekreteri Yaprak Eryılmaz, haksız gerekçeyle görevine son verilmesine yönelik başlattığı hukuk mücadelesini sürdürüyor. İlk duruşması gerçekleşen davanın ikinci duruşması ise Ocak ayının son haftasında yapılacak.
Eryılmaz öncelikle CHP'li belediyelerde olması gereken “çok seslilik ve düşünce özgürlüğü” ilkelerine vurgu yaparak var olan durum karşısında yaşadığı haksızlığın detaylarını aktardı. Eryılmaz, “parti içi dışlayıcı tutumlar, belli bir grubun yükseltilmesi ve eleştirilere karşı direnç gösterme” gibi eleştirilerini öncesinde pek çok kez dile getirmeye çalışmasına rağmen her yönden engellendiğini ifade etti. Eryılmaz, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'a ulaşma ve kendisiyle konuşma çabası üzerine ise özel kalem tarafından güvenlik aracılığıyla dışarı çıkarıldığını söyledi. İl danışma kurulu toplantısının yalnızca parti içinde ve dışarıya kapalı gerçekleştiğini; dolayısıyla eleştirilerini burada dile getirebileceğini düşündüğünü belirten Eryılmaz,” Sözlerim sonrası salondan çok büyük bir alkış aldım; ertesi gün işime son verildiği haberi geldi" şeklinde konuştu. Eryılmaz, kararın gerekçesinin “daralma politikaları” olduğunu ifade etti. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın konuya karşı ilgisiz ve duyarsız tutumuna yönelik sitemini dile getiren Eryılmaz, şu şekilde konuştu: “insanlar beklemişler ki Başkan ‘şu kız konuştu, bak o kadar eleştiri yaptı. Gelsin, oturup bir konuşalım, neymiş derdi?' desin. Ancak öyle olmadı, olay sadece aracılar vasıtasıyla konuşuldu.” Eryılmaz, Ataç'ın bu tutumuna karşılık "bu yapılan antidemokratik bir yaklaşımdır. İnsan ‘neden böyle bir şey oldu’ diye sormaz mı?” eleştirisini yöneltti.
“Özel Kalem Tarafından Güvenlik Zoruyla Dışarıya Çıkarıldım”
12 yıldan bu yana Tepebaşı Belediyesi taşeron personeli olarak çalıştığını ifade eden Eryılmaz; işten çıkarılması dolayısıyla gelişen yüklü tazminat hakkının ise Tepebaşı Belediyesi tarafından çok sayıda takside bölünmek istediğini aktarırken, " Biz Cumhuriyet Halk Partili bir belediyeyiz. Tepebaşı Belediyesi, Odunpazarı Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi. Ben de Tepebaşı Belediyesi çalışanıydım. Evet, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde çok seslilik olur, liyakat olur. Karar almada çalışan kişilerin katılımları söz konusudur. Düşünce özgürlüğü söz konusudur. Maalesef hem ben hem de arkadaşlarım İl yönetimine girdikten sonra buna daha çok bana duyurdular, söylediler, geldiler, dertleştiler. Dışlayıcı tutumlar, belli bir grubun yükseltilmesi, eleştirilere karşı direnç gösterme, bu tür davranışlar maalesef belediyemizde gerçekleştiği için ben de tepkimi göstermek istedim. Değişik şekillerde göstermek istedim. Daha önce de birçok yerde de anlatmıştım. Başkanıma telefon açmak istedim ama başkanın telefonları engellendi. Yanına gitmek istedim. Özel kalem tarafından dışarıya çıkarıldım güvenlik aracılığıyla ki bu çok acıtıcı bir şeydi. En sonunda il danışma toplantısında biliyorsunuz, il danışma toplantısı aile içerisinde olan toplantı. Burada bu antidemokratik davranışları söyledim ve sonra da hiçbir doğru yapılan hareket cezasız kalmadığı gibi cezamı aldım. İl danışma toplantısı, siz de bilirsiniz, parti içinde parti üyelerinin, parti yönetiminin olduğu bir toplantıdır. Basın bile alınmaz. O yüzden ben eleştirilerimi burada madem başkanla yüz yüze konuşamadım, madem telefonla konuşamadım; hiç olmazsa basında kapalı bir ortamda aile içinde dertleşmek istedim. Bu eleştirilerimi dile getirdikten sonra da salonda çok büyük bir alkış aldım. Ayakta alkışlayanlar oldu. Ancak hemen arkasından cumartesi günüydü bu, pazar günü bu açıklamalarımdan sonra saat 2 gibiydi. İşten çıkarıldığımı haberini aldım maalesef. Ama daralma politikasıyla çıkarıldığımı yazıyordu kağıdımda. Konuşma sonrasında çok fazla kişiden telefon aldım. Neredeyse 300, 350, 400 kişiden telefon aldım. Hala da telefonlar gelmekte, hala da benimle iletişim kuranlar olmakta, destekleyen insanlar olmakta. Ancak Başkanımızdan da şunu beklemişler hep, işte keşke “şu kız konuştu, bak o kadar eleştiri yaptı, nedir derdi, bir gel otur konuşalım, nedir derdin anlat” demesini beklemiş herkes benim için. Maalesef tutumu öyle olmadı, kendi takdiridir. Oradan herhangi bir görüşmem olmadı, yani direkt bir görüşme yapılmadı. Hep aracılar aracılığıyla oldu. Pazartesi günü zaten direkt şirkete çağrıldım. Paylaşılmadı süreç. Arkamdan kararlar verildi. Zaten bu da biliyorsunuz antidemokratik bir yaklaşımdır. Öncelikle bana bir sorulur, “neden böyle bir şey yaptın” diye. Ne bileyim bir tartışma ortamı gerçekleşmesi gerekiyordu ama böyle takdir ettiler. Pazartesi günü karar bildirildi. Cumartesi günü konuştum. Sebebi de dediğim gibi az önce, daralma politikası. Ben 13 senelik, yaklaşık 12 buçuk senelik, yanlış söylemeyeyim, Tepebaşı Belediyesi elemanıydım, taşeron elemandım. Herhalde tazminatım çok yüklü olduğu için taksitlere bölmek istediler ama kimseye yapılmadığı kadar yüksek bir taksit teklif ettiler bana. Ve avukatımla da konuştuktan sonra eksik hesaplandığını söylediler bilirkişiler tarafından. O yüzden bu süreci avukatımla dava açarak devam ettiriyoruz. İlk duruşmamız zaten gerçekleşti. İkinci duruşmamız da Ocak ayının son haftasında gerçekleşecek. Bakalım bu süreci hukuksal açıdan devam ettiriyoruz ama eksik hesaplanan tazminatımın kuruşuna kadar arkasında hukuki süreci, mücadelemi devam ettireceğim. Tabii ki hukuki süreçte de sendikanın yanında olmasının önemi çok büyük. Öyle de olması gerekiyor. Çünkü DİSK biliyorsunuz işçinin yanındadır, emeğin yanındadır, emeğin sömürülmesinin karşısındadır her zaman. Bu tür durumlarda sendikanın üyelerine sahip çıkması sendikanın da güvenini arttıracaktır mutlaka. Kendileri ilk duruşmamda yanımda oldular ancak çok daha fazla desteklerini bekliyorum. Hani ben istemekle değil, kendilerinin “bizim yapabileceğimiz bir şey var mı” deyip, biraz da korkusuzca, yüreklice yanımda olmalarını istiyorum. İlk davamız Ekim ayının sonunda gerçekleşti. Bunda zaten sadece dilekçeler okunuyor. Çok fazla geri çekilme yok, herkes şikayetinde devam ediyor. Herhangi bir gelişme olmadı. İkinci dava, ikinci duruşmamız Ocak ayının sonunda gerçekleşecek. Onda işte tanıklar dinlenecek. Bizim tanıklarımız, belediyenin tanıkları dinlenecek. Bu sırada parti içinden, parti dışından, belediyenin içinden oldukça destek aldım. Yalnız bunlar sessiz desteklerdi. Bakalım, böyle bir süreç ilerliyor. Ocak ayının sonunda da ikinci duruşmamız olacak. Hakkın yerini bulacağını düşünüyorum; hakkımı alacağımı düşünüyorum.” Diyen Eryılmaz, konuşmasının devamında şu sözlere yer verdi:
“Eğer biz sosyal demokrat bir partiysek, bütün arkadaşlarımın yanımda olmasını bekliyorum”
Hem belediyeden hem partimin içinden oldukça destek telefonları, destek görüşmeleri alıyorum, görüşme talepleri alıyorum. Ancak hiçbir şekilde kendilerini sesli olarak ifade edebilme özgürlükleri maalesef yok. Bu durumda ne basın ne parti üyelerimiz ne de belediye çalışanlarımız alttan destek verdikleri halde sesli bir şekilde bana desteklerini iletemiyorlar. Bu konuda tamam çok destek oldular ama çok yalnız kaldım. Parti içinde bu tür desteğin, dayanışma kültürünün gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer sosyal demokrat bir partiysek eğer; her şeyi konuşabileceğimiz bir partiysek eğer, tüm arkadaşlarımın da yüreklilikle haklı olanın yanında olması gerektiğini düşünüyorum. Tamam yanımdasınız ama lütfen biraz daha sesli olarak korkusuzca bu hakkımı dile getirin. İşten çıkarılma tehlikesi olabiliyor. İnsanlar meclis üyesi olarak seçildiler. Niye meclis üyeliğini tehlikeye atsın bir dahaki dönemde? Bu olabiliyor. E basın deseniz basın da biliyorsunuz belediyenin sürekli bir şeyi var, irtibatı var. Niye araları bozulsun? Alttan alttan İş arkadaşlarımız deseniz destek oluyorlar. Onların iş korkusu var tabii. Bana en ufak bir destekte işlerinden atılacaklarını çok iyi biliyorlar; ki zaten bahane aranıyor. Şöyle bir şey var, sosyal medyada çok basit bir kedi paylaşımımı bile beğenen arkadaşlarımı eleştiren insanlar olmuş, “bak Yaprak’ın paylaşımlarını beğenme, sonra başına iş açarsın” diye. Hukuki açıdan davamız devam ediyor. Haklıyım. Bu yaptığım şey asla kişisel değil; ki kişisel olduğu çokça söyleniyor. Genel merkeze de sanırım bu şekilde söylenmiş. Ben partimin ilkeleri doğrultusunda hareketlerime devam edeceğim, yanlış olan bir şey varsa da düzeltmek için. Bugün olsa yine aynı şeyi yapardım” şeklinde konuştu.