BU GENÇ KIZLARA NE OLUYOR?
Geçenlerde çok sevdiğim bir dostumla, hatta gönül rahatlığıyla “abim” diyebileceğim Osman Abi’yle kahve içtik. Hani bazı insanlar vardır; yıllar geçer ama sohbeti, kahkahası, ciddiyeti aynı sıcaklıkta kalır…
İşte öyle bir buluşmaydı.
Laf lafı açtı derken, konu yine dönüp dolaşıp benim bekârlığıma geldi. “Neden hâlâ evlenmedin? Hiç mi yok biri?”
İçimden “Yok’un hiçi olur mu Allah aşkına?” demek geldi ama sustum. Bazı sorular var ki artık cevaplamak bile istemiyorsun, çünkü cevaptan çok sorguya dönüşüyor.
Derken, konu erkeklerin artık evliliğe yaklaşımına geldi. Ben de başımdan geçen bir hikâyeyi anlattım.
Evlilik düşünüyormuş gibi davranıp, aslında tam tersi bir oyun oynayan, hayatı bir sahne, kadınları da figüran sanan bir “modern zaman playboyu”ndan bahsettim. Yani midesi kaldıran cinsten bir hayal kırıklığı.
Osman Abi de derin bir iç çekti “Artık kimse hiçbir şey için çabalamıyor Emine” dedi.
Düşünsenize bir duyguya emek verilmiyor. İsteyince öpüşülüyor, isteyince sevişiliyor, bağlanmaya, değer vermeye gerek görülmüyor. Ve bu konfor alanını ne yazık ki biraz da biz kadınlar sağladık.
Sonra bana bir anısını anlattı. “Geçen haftaydı” dedi.
“Bir etkinlik çıkışı üç arkadaşımla Kızılcıklı’dan yürüyorduk. Eşlerimizi etkinliğe bıraktık, yarım saat sonrada alacaktık. Önümüzde üç genç kız durdu, yaşları en fazla 19-20. ‘Bize yemek ısmarlar mısınız? Nereye isterseniz geliriz…’ dediler.”
İçim dondu.
Bu genç kızlara ne oluyor?
Bu cümleyi daha önce duymuştum çünkü. Belki başka yerlerde, başka ağızlardan, başka hikâyelerden ama özü aynıydı.
Şimdi bazıları diyecek ki:
“Hayat pahalı, geçinemiyorlar, öğrencilik zor…”
Evet, bu ülkede genç olmak kolay değil. Kimsenin ailesini, bütçesini, hikâyesini bilemeyiz. Ama insanın canı, bedeni, onuru bir yemek parasına denk gelir mi?
Öte yandan başka bir ihtimal daha var. Belki bunun adına parasızlık değil, değer bilmeme, kolay olana razı gelme, kendini sevdiremeyince beğendirmeye çalışma hali demeliyiz.
Valla Osman Abiye şunu da sormadan geçemedim yalan söylemeyeceğim.
Eşinizi alacak olmasaydınız cevap farklı olur muydu?
Hayır, çünkü bu şehirde eşini yarım saat sonra alıp eve bırakıp işim çıktı diyerek yeniden çıkıp kızların yanına gidecek birçok karakter olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam şuan.
Bu soruma kırıldı tabi ama ben yine de sormak istemiştim.
Kırmadan, suçlamadan ama yürekten söylüyorum; bazı gençlerimizin göz göre göre kendini böyle bir tehlikenin içine atmasına gerçekten üzülüyorum. Çünkü iyi insanlar kadar, kötü niyetli olanlar da var bu hayatta. Herkes Osman Abi gibi “karakterli” değil.
Ya denk geldikleri insanlar farklı olsaydı? Ya zarar görecek birine rastlasalardı? Dünyada delisi var, psikopatı var, kötüsü var…
Sonra ne olacaktı?
Bazen düşünüyorum…
Ben anne olmayı çok istiyorum biliyor musunuz? Hep bir anaç tarafım vardır ağır basar.
Ama böyle hikâyeler duyunca kendi kendime soruyorum:
“Böyle bir dünyaya çocuk getirmeye cesaretim var mı?”
Yarın bir gün benim çocuğum da yanlışa sürüklenir mi? Kötü bir niyetle karşılaşır mı? Saf kalbi, kirlenmiş zihinlerin oyuncağı olur mu? Bu ihtimalleri düşünmeden edemiyorum. Çünkü 32 yaşındayım ve hâlâ zaman zaman “O iyi biri” dediğim insanların bile beni yanılttığına şahit oluyorum. Demek ki yaşımız kaç olursa olsun; şaşırmaya, yanılmaya, incinmeye devam edebiliyoruz.
Çünkü güven dediğimiz şey bazen bir cümlenin içine, bazen bir bakışın yanına sığınıyor. Birini çok seviyorsunuz, âşık oluyorsunuz… İnsanız sonuçta, kalbimiz akıyor, zaman ayırıyoruz, güzel ihtimallere inanmak istiyoruz. Ama karşınızdaki kötü niyetliyse, sizinle sadece bir kahve içmiş olsa bile arkanızdan “Ben bununla takıldım ya!” diyerek bunu bir başarı hikâyesine çevirebiliyor. O an erkek için bir övünç, bir şov oluyor; ama kadın için kırıcı, onurunu zedeleyen bir tabloya dönüşüyor.
Ve o zaman insan şu gerçekle yüzleşiyor. Yarın bir gün hiç tanımadığınız bir adam, sizin hakkınızda yanlış bir bilgiye sahip olabiliyor. Bu düşünce bile insanın içini burkuyor. Şimdiki aklımla 19-20 yaşındaki halime dönsem, inanın bazı insanlara “merhaba” bile demem. Bir kahveyi, bir güveni, bir zamanı çok göreceklerim olurdu.
O yüzden hep söylerim “Erkek olmak başka, adam olmak bambaşka.”
Dilerim ki genç kızlarımız cahilliğe, kolaycılığa değil; vicdana, merhamete, karaktere denk gelsinler. Yolu yanlış başlayıp da rotasını bulamayanların yolu doğruluğa kavuşsun. Yürekleri güzel, niyeti temiz insanlarla karşılaşsınlar.
Ve tamda bu yüzden…
Ben sadece toplumun değişmesini değil, birbirimizi yeniden tutmamız, yeniden hatırlamamız, yeniden değer vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü bazı şeyler para yüzünden değil, değer kaybı yüzünden bozuluyor.
Ve belki de bu yüzden hepimiz aynı sorunun etrafında dolanıyoruz,
“Bu dünyaya çocuk bırakmaya hazır mıyız gerçekten?”
Sevgilerimle..