Kasımda İndirim Başka
Eski sevgilimin yakın arkadaşının iş arkadaşlarıydı Merve ve Ece.
Onlarla doğru düzgün bir kahve bile içmişliğimiz yoktu ama en zor günümde yanımda duranlar onlar oldu.
Onca zaman emek verdiğim, yürekten sevdiğim eski sevgilimin yakın arkadaşını ben de kendi dostum sanarken; ayrıldığımız gün anladım ki bazı insanlar sadece iyi gün arkadaşıymış.
Ve tam o anda, hiç zorunluluğu yokken yanımda duran Merve ve Ece oldu.
İyi ki varlar.
Bu hafta sosyal medyada sordum,
“Bu kez ne yazsam?”
Merve Işık Çalık hiç düşünmeden yazdı,
“Tüketim çılgınlığını yazabilirsin.”
Ve tam o sırada telefonuma başka bir bildirim daha düştü,
“Kasım indirimleri başladı! Sepetini kontrol etmeyi unutma.”
Kasımda aşk başka derler bir de.
Ama bence artık Kasım’da süper indirimler başka görünüyor.
Aklımızı aşk değil; fiyatı düşenler çeliyor.
Bir zamanlar mevsim romantizmini konuşurduk, şimdi sepete ürün yetiştirmeyi.
Her yerden ses yükseliyor:
“Son şans!”
“Bitmeden al!”
“Kaçırırsan üzülürsün!”
Ve biz, ihtiyacımız olmayan şeyleri bile “Belki lazım olur.” diyerek sepete ekliyoruz.
Bazen ben de gece yarısı telefon ışığında sepetime bakarken yakalıyorum kendimi.
Sırf indirimde diye alınmış gereksiz şeyler…
Sonra düşünüyorum, gerçekten ihtiyacım olduğu için mi alıyorum, yoksa içimdeki boşluğu bir kargo paketine sarıp susturabileceğimi sandığım için mi?
Belki de önce şunu kabul ederek, her indirim bir ihtiyaç değildir, her sepette mutluluk yoktur.
Çünkü kapitalizmin en temel kuralı basit;
İhtiyaç biterse sistem durur.
Bu yüzden hep daha fazlasını isteyelim isteniyor.
Daha çok al, daha çok çalış, daha çok yorul, sonra yine al…
Peki bu çılgınlıktan nasıl kurtuluruz?
Belki de en basit yerden başlamak gerekiyor,
Daha az ekran, daha çok sohbet.
Sepete eklemek yerine bir fincan kahveyi paylaşmak.
İndirimi takip etmek yerine kendimizi takip etmek.
Gerçek ihtiyacı bilmek, fazlasına “hayır” diyebilmek.
Bu arada Ece şimdi bambaşka bir telaşın içinde.
Bebek heyecanı…
Sanırım bu tüketim çılgınlığında bir tek o zaman hiçbir şeyi sorgulamayacağız.
Çünkü bir bebeğe alınan şey eşya değil; umut, heyecan ve sevginin somut hali gibi.
O anların geri gelmeyeceğini bilmek, her şeyi daha anlamlı kılıyor.
Ve tüm bunları yazmama sebep olan Merve’ye teşekkür etmeden bitirmek istemedim.
Bir mesajıyla hem kalemimi hem zihnimi dürttü.
İyi ki hatırlattı, iyi ki varlar.
Sevgilerimle.