“HER FABRİKA BİR OKUL”

YAYINLAMA:

Dün Eskişehir Sanayi Odası ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında imzalanan protokolde içimden şu geçti “Demek ki hâlâ umut var.”

Çünkü hangi iş insanının yanına giderseniz gidin, konu eninde sonunda meslek liselerine gelir. Hepsi aynı şeyden dert yanar. Nitelikli iş gücü eksikliği. İşletmelerin içinde adeta kanayan bir yara bu. Bir isim bile koymuşlar “Ara eleman.”

Ama işin ilginç yanı, bu “ara eleman” dedikleri aslında tam da işin göbeğinde duran kişiler. Yani meslek lisesi mezunları.

İmzalanan bu protokolün en dikkat çekici yanı ise, “Her fabrika bir okul” vizyonu ile hayata geçirilen “Geleceğin Ustaları OMEM’de” projesi. Gençlerin eğitimden istihdama uzanan yolculuğuna güçlü katkılar sunmayı hedefleyen bu proje, aslında yıllardır özlemini duyduğumuz köprüyü kurmayı amaçlıyor: Okul sıralarından üretim sahalarına uzanan gerçek bir geçiş.

Eskiden meslek liselerine sanat okulu denirdi. O zamanlar bir meslek lisesi bitirmek, ekmeğini garanti etmekti. Sonra katsayı diye bir bela çıktı. Meslek liselilerin önüne üniversite kapıları kapandı. O algı hâlâ kırılmadı. Bugün atölyeleri yenilendi, teknolojik donanımları güncellendi, hatta bazı meslek liseleri bir fabrika kadar üretim yapar hale geldi. Ama ailelerin gözündeki etiket değişmedi.

Bazen televizyonlarda öyle skeçlere denk geliyoruz ki…

Hani gülelim diye yapılan, ama aslında içten içe canımızı sıkan cinsten. Meslek liseliler, sanki hiçbir şey olamayanların mecburen yönlendirildiği bir yolmuş gibi anlatılıyor. Beceremeyen, yapamayan, başarısız görülen gençlerin sığınağıymış gibi…

Ama sahiden öyle mi?

Soruyorum size “Bugün bu şehri ayakta tutan, fabrikaları çalıştıran, makineleri döndüren, üretimi sağlayan kim?”

Bir yerlerde o “küçümsenen” meslek liseli çocukların emeği, alın teri yok mu?

İşte tam da bu noktada Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş’ın sözleri geliyor aklıma. O da bu skeçlerdeki küçümseyici bakıştan rahatsızlığını dile getiriyor ve meslek liselerinin aslında ne kadar hayati bir değer taşıdığını hatırlatıyor. Çünkü bu ülkenin üretim çarklarını döndüren, görünmez kahramanlar tam da oradan çıkıyor.

Aileler, LGS tercih döneminde çocuklarının meslek lisesine gitmesini istemiyor. Neden mi?

“Başarısızların gittiği okulmuş” gibi algıları var.

“Çocuğum oraya giderse üniversiteye giremez” diye korkuyorlar.

Bir de işin sosyolojik tarafı var. Z kuşağı tulum giyip makine seslerinin içinde olmak istemiyor. Onlar prestij arıyor. AVM’de mağazada çalışmak, fabrikada üretim yapmaktan daha cazip geliyor.

Oysa meslek liseleri sanıldığı gibi sadece elektrik, makine, muhasebe değil. Tarım da var, turizm de… Raylı sistemlerden kimyaya kadar kentin ekonomisine göre çeşit çeşit bölüm açılmış. Ama gel gör ki, gençler ve aileleri hâlâ bu okulları ikinci sınıf görmeye devam ediyor.

Buradaki sorun yalnızca eğitimle ilgili değil, toplumsal algıyla ilgili. Biz yıllarca “meslek lisesi = başarısız” diye kodladık. Bu yüzden gençler de hevesle değil, mecburiyetle gidiyor.

Ama şunu unutuyoruz, bir telefon bozulduğunda teknisyeni, bir makine durduğunda ustayı, bir elektrik kesildiğinde tesisatçıyı arıyoruz. Yani aslında hayatımızı devam ettiren görünmez kahramanlar hep meslek liselerinden çıkıyor.

O yüzden ben diyorum ki; meslek lisesi memleket meselesi.

Ve biz bu meseleye sahip çıkmazsak, yarın fabrikalarımız boş, ustalarımız az, iş ilanlarımız dolu kalacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *