Aslan Kralın Kaseti Çıkınca, Mutlu Uşak Yine Gülebilecek mi?

YAYINLAMA:

Bir varmış, bir yokmuş...
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; koltuğuna âşık, gücüne tapan, maskeleriyle hayat süren bir aslan kral yaşarmış.

Bu ormanda da bir düzen varmış.
Adına “Orman Kanunları” derlermiş.
Her hayvan, doğasına göre bir rol üstlenirmiş.
Ve bu düzende gücün adı pençeymiş.
Pençesi olan, yani kaba kuvveti elinde tutan kral ilan edilirmiş.
Ormanın doğal dengesi böyleymiş işte.
Bu kural milyonlarca yıldır her kök arasında, her yaprakta, her solukta kan gibi dolaşırmış.

Ama işte bir gün…
Bu ormanda yalnızca tek bir aslan yokmuş.
Yeni bir aslan ortaya çıkmış.
Tacını yeni takmış, dişlerini yeni bilemiş bir kralcık.
Henüz maskesini tam yerleştirememiş, hırsını ise hiç gizleyememiş.
Yeni yetme bu aslan, gücün büyüsüne kapılmış.

Ama yalnız da değilmiş.
Yanında bir de hep gülen, hep alkışlayan biri varmış, “Mutlu Uşak.”
Bu uşak, aslanın her adımında gölgesi gibi gezer, itibarı zedelenmesin diye onun pisliklerini gizler gerekirse suçu üstlenir, yalanlarını örter, yaptığı kötülüklere “şaka” süsü verirmiş.
Ormanın gözleri üstüne çevrildiğinde, aslan kralcık, tüm suçu bu mutlu uşağa atıverirmiş.
Çünkü her kral, günün birinde düşeceğini bildiğinden, düştüğünde yastık görevi görecek bir yancıyla gezer, değil mi?
Ve bu mutlu uşak,
göz göre göre oynanan oyunun tam ortasındaymış…
Ve hâlâ sırıtıyormuş.

Aslan kral her gece farklı avların peşine düşer,
orman çiçeklerini hoyratça koparırmış.
Kendi gücünü göstermek için ormanın dişilerine göz kırpar,
gücünün yanında kesesini de açar, ormanın en naif dişilerine bile oyun oynarmış.

Ama bir gece…
Yanmış bir kuşa çarpınca işler değişmiş.
Çünkü karşısındaki sıradan bir kuş değilmiş.
Canı yandığında tüylerini döküp postuna bürünebilen bir kaplanmış.

Zekiymiş, keskin bakışlıymış, susmakla susmamak arasında bir yerlerde; kararını vermiş.
Kalemini çekmiş kabzasından, çünkü bazen bir dişi kaplanın kelimeleri, bir kılıçtan keskin olurmuş.

Ve işte o an...
Aslan kralcık zannetmiş ki ormanın hâkimiyeti ve güç tamamen kendisindeymiş.
Ama bir dişi kaplanın, bir aslanı alt edebileceği hiç aklına gelmemiş.

Gel zaman, git zaman...
Kaplan, bu hokkabaz aslanı merceğine almış.
Yemin etmiş.
“Bu aslan tahtından düşecek” demiş.
Çünkü artık bu sahtekârlığa tahammülü kalmamış.

“Bir aslan” diyormuş kendi kendine, “nasıl bu kadar maske takabilir? Nasıl bu kadar inandırıcı olabilir?”
İşte tam da o sırada, aslan kralın mutlu uşağı, kaplanın sinirlendiğini fark edince,
“O bir aslan kral, canı isterse yapar” demiş.
Ama Mutlu Uşak şunu atlamış. 

Artık kaplan tüm ormana bütün gerçekleri göstermeye yemin etmiş.

Aslan o kadar kurnazmış ki, gündüz ormandaki tüm canlılara iyilik meleği pozlarında boy boy pozlar verirken, akşam ise türlü bahanelerle dişi kuşları kandırıp ahlaksızlığı gözler önüne seriyormuş.. Aslında sadece dişi kuşları kandırmak değil, ormandaki tüm canlılarında gözünü boyamak adına hatta suyu olmayan bir ormana görkemli bir açılışla havuz armağan etmiş. Ormandaki tüm masum canlılar da “Bu Aslan Kral’a nasıl minnet etsek az” derlermiş..

Aslan Kral kurnazlığını bir kere daha sergilerken, ormandaki tüm canlılardan gizlediği yolsuzluklarını ve arsızlıklarını bazen kendi bile unutuyormuş. 

Ve o kadar kibirliymiş ki,
kendi kendine “Benim koltuğum sarsılmaz” dermiş.
Hatta bazen, kendi kudretli suretine bile inandığı olurmuş.

Ama unuttuğu bir şey varmış,
Kaplan, bir kez kokusunu aldı mı, fare deliğine saklansan da seni bulurmuş.

Ve bu kaplan delilleri toplamış, izleri birleştirmiş.
Bir gün, o aslan kralın tacını düşürecek olan, yolsuzluğu ve diğer dişi kuşlardan gelen kasetleri ormana yaymaya hazırlanıyormuş.

Bu masal burada bitmiş mi?
Bitmemiş.

Çünkü bu masalda yalnızca bir dişi kuşun değil;
onlarca dişi kuşun ahı, gözyaşı ve susturulmuş hikâyesi varmış.

Ve Kraliçe Kaplan,
Herkesin intikamını tek tek alacak o günü bekliyormuş.

Kraliçe Kaplan bu masalın devamını getirirken,
aslan kralın sonunu getirecek cümleleri mürekkebi zehirle karışık bir deftere usulca yazıyormuş.
Ve sadece bir sayfa kaldığında…
Masal değil, hakikat konuşacakmış.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *