Adam Sandık Fos Çıktı

Geçenlerde X’te bir tweet gördüm. Kızlar tipe ve paraya değil, adamlığa bakıyor, diyordu. Altındaki yorumlara bir bakayım dedim… O da ne? Resmen halkın isyan köşesi. Biri demiş ki, “Kimse kapağını beğenmediği kitabı okumuyor.” Bir diğeri ise daha da iddialıydı, “Adamlığına baktık, aldatıldık. Ben artık tipe ve paraya bakıyorum.”
Ama beni en güldüren şu oldu, “Tipe ve paraya bakmadığım şahsın adam çıkmaması şoku.”
Kahkaha attım. Çünkü komikti. Ama bir o kadar da tanıdık. Gerçekten de artık biz kadınlar neye bakacağımızı şaşırdık. Tipe bakınca “kız zaten belli ki tip için seçmiş” deniyor. Paraya bakınca “sponsorluk mu bu?” diye eleştiriliyor. Adamlığa bakınca… İşte orası en riskli bölge. Çünkü “adam” gibi görünenin maskesi en son düşüyor. Ve o maske düştüğünde, çoğu zaman biz çoktan duygusal yatırım yapmış oluyoruz. Yani son model bir “yanlış kişiye değer verme” vakası daha…
Öyle bir dönemdeyiz ki; Dürüstlük bile “ne amaçla dürüst?” diye sorgulanıyor. Hatta bazıları yalanlarını bile öyle ustalıkla söylüyor ki, dürüst olanlar ezbere konuşuyor gibi kalıyor yanında. Tüm kriterleri geçse de bazen finalde sınıfta kalıyorlar. Çünkü hiçbir testin sonucu kesin değil. Parası olanın karakteri yok, karakteri olanın motivasyonu yok.
Tipi olan ego manyağı, egosu olmayansa pasif agresif çıkıyor. Bir denklem kuramıyoruz. Varsa yoksa “bu sefer doğrudur” diye şansını deneme hali. Modern flört mü, yoksa modern piyango mu, bilemiyoruz. Peki, biz gerçekten neye adamlık diyoruz? Aldatmamak mı? Yoksa yanında güvende hissettirmek mi? Adamlık dediğimiz şey artık “beni aldatmasın” çizgisinden çok öte bir yerde.
Saygı duysun, küçümsemesin, karşılaştırmasın… Başka kadınlara “beğeni turu” yapmasın mesela. Beni sevmese bile dürüstçe vedalaşsın. Ne yaşadıysak hakkıyla yaşatalım desin. Kısaca, arkasında “kırık güven” değil, “olgun vedalar” bıraksın. İşte biz buna adamlık diyoruz artık. Olay sadede geldi, vicdan. Ama tabii ki bu kadar net değil işler. Çünkü bazen en çok “adam gibi” duranlara kanıyoruz.
Gülüşü doğru, sözleri tam yerinde, ilgisi tadında… Ama içi boş. Kopyala-yapıştır ilgiler, ezberlenmiş romantiklikler… Hepsi ilk cümlede etkileyici, sonrasında yavan. Adamlık rolünde Oscar’lık performans sergileyen çok. O yüzden adamlık artık “nasıl göründüğüyle” değil, “kriz anında nasıl davrandığıyla” ölçülüyor. İşte tam bu noktada, sosyal medyada viral olan o şarkı geliyor aklıma:
“Adam sandık… Fos çıktı… Vıttırı vızzık adamlarrr…”
O dramatik, hafif isyankâr tonda söylenen cümle, içimizden geçenlerin özetiydi belki de. Valla eski erkek arkadaşımın hâlâ saçma sapan davranışlarını gördükçe, kafamın içinde bu parça otomatik olarak çalmaya başlıyor. Ve hayır, çaldıkça ben de sözleri genişletiyorum içimden
“Temiz sandım, pis çıktı, vıttırı vızzık adamlar…”
“Boynunda kravatı, sınırsız yatı katı, yalan dolan sanatı… vıttırı vızzık adamlar!”
Ay ancak bu kadar yakışabilir bir parça gerçekten. Çaldıkça, bütünleşiyor adeta “adam gibi duran” ama içi boş herkesle. Her dramatik vedanın arka fonu gibi. Bir şarkı değil sanki; kolektif bir hayal kırıklığı manifestosu.
Ve bu da bizi şu gerçeğe getiriyor, biz artık sadece “adam görünenleri” değil, niyetini gösterenleri seçmek istiyoruz.
Sözüyle, özetiyle, suskunluğuyla…
Çünkü adamlık bir süs değil; bir duruş. Ve o duruş, sadece romantik anlarda değil, zor zamanlarda belli olur. Bir adama “adam” demek kolay, ama onun bunu hak ettiğini görmek…
İşte asıl mesele bu.
Yine de soralım, adam gibi adam kaldı mı?
Bence kaldı. Ama artık onları duymak için bağıranları değil, sessizliğinde güven hissettirenleri seçmemiz gerek. Çünkü adamlık sadece birini sevmek değil, o sevgiyi her gün yeniden inşa etmektir. Adamlık bir mesajla başlayan ilgi değil, sustuklarında bile yanında hissettiren sadeliktir. Tüm o “çekici” maskelerin ötesinde, gerçek bir niyeti olan kalplerle karşılaşmayı umuyoruz aslında.
Yani demem o ki kızlar…
Kapağı güzel diye aldığımız kitapları iade etmeye çalışmaktan yorulduk. Artık hikâyeye değil, yazarın niyetine bakmak istiyoruz. Çünkü biz sadece okunmak değil, anlaşılmak da istiyoruz.
Ve evet…
Adamlık bir edebiyatsa, biz de yazarına göre seçeceğiz artık kitabı.
Sevgilerimle..