YİNE Mİ TAKLİT YA

YAYINLAMA:

Haftayı sakin geçiriyorum derken, gözüm bir yazıya ilişti. Tanıdık cümleler, tanıdık bir üslup… “Aaa beni taklit ediyor” dedim kendi kendime. Önce bir gülümseme, sonra hafif bir şaşkınlık. Fikirler tanıdık, cümle yapısı tanıdık, duygu geçişleri bile ben gibi.

İşin komik tarafı, yapay zekâ kullanılmış ama belli ki birilerine “sen de yazabilirsin” gazı vermiş.

Ama soruyorum şimdi, neden taklit edersiniz ki?

Kendi fikriniz mi yok, bir duruşunuz mu yok?

Yazarlık dediğin şey sadece kelime dizmek değil ki… Yazarlık his geçirmek, iç dökmek, ruhundan damıttığını kelimeye dökmek… Öyle ekran başında “bu tarz bende yazayım bakalım beğenilir mi?” diyerek değil, gecenin bir vakti uykundan uyandıran cümlelerle olur bu iş.

Bu durum bana çocukluğumu hatırlattı. Ne zaman hoş bir elbise alsam, ertesi gün mutlaka biri aynısını giymiş olurdu. 

Ama o bir olay var ki… Ortaokuldaydım. Bir mont beğendim, babama “bunu alalım” dedim. Bir saat geçmeden arkadaşımın üzerinde gördüm. Bildiğin koşarak ailesine aldırmış! Daha ben montu hayal ederken, kız karşımda el sallıyordu.

Yıllar geçti, pek bir şey değişmedi.

Depresyona girdim bir dönem, hani biz kadınların saç kestirme refleksi vardır ya, gittim kâkül kestirdim. İlk defa!

Aradan birkaç gün geçti…

Bir bakıyorum, iki üç kadın daha kâküllü. Hadi dedim içimden, “belki onlar da aynı evreden geçiyor” ama zamanlama da insanın kafasında soru işareti bırakıyor be kardeşim!

Bak makyaj bile kopyalanabiliyor.

Benim imzam gibi olan makyajım var kahve rujlar, toprak tonları, siyah göz makyajı …

Renkli rujlara hiç cesaret edemem mesela. Ama ne zaman bir ortama girsem ve makyajımla beğeni toplasam, bir hafta sonra hiç toprak tonu kullanmayan birilerinin yüzü bir anda “çöl paleti”ne dönüyor.

Gülüyorum önce. Ama sonra… Bir iç çekiyorum. Çünkü özgünlük yalnızlaştıkça değer kazanıyor.

Yetmedi…

Evime yeni eşya alıyorum. Perde, koltuk rengi, bir tablo…

Aradan üç gün geçmeden “ay ben de aldım aynısından” mesajları geliyor.

Yani tamam, moda diyeceğim, beğenmek başka bir şey diyeceğim… Ama bazen her şey üst üste geldiğinde, insanın damarı da atabiliyor.

Bir yandan da düşünüyorum…

Belki de bu bir tür hayranlık. Kimi zaman kendime diyorum ki, “Emine bak, ne güzel… Rol model olmuşsun. İlham veriyorsun.” Ama bazı günler var ki, o ilhamın da fazlası oluyor. İlham başka, taklit başka çünkü.

Taklit etmek, özgünlük eksikliğinden doğar.

Ve ne yazık ki hiçbir yapay yazı, içten gelen bir duygunun yerini tutamaz. Çünkü kelimeler de ruh taşır.

Hangi yazının sahici olduğunu biz değil, okur bilir.

E ama canlarım…

Farkında olmadan değil, direkt olarak beni seviyorsunuz siz.

Ama buyurun, çekinmeyin. Kulübümüze hoş geldiniz.

Burası “Taklit Edilen Kadınlar Kulübü”.

Kapımız herkese açık ama sahne hep bize ait. Çünkü biz taklit edilmekle yetinmeyiz.

Biz ilham oluruz, yön veririz, kendimiz gibi olmaktan hiç vazgeçmeyiz.

O yüzden…

Kopyalayabilirsiniz. Ama kendiniz olamadığınız sürece, sadece gölgemizde kalırsınız.

Ve bir şey daha, taklit edilmek sizi büyütür belki ama orijinalliğinizi korumak sizi ölümsüz yapar.

Ben de tam orada kalmayı seçiyorum, kendi cümlemde, kendi kelimemde, kendi hissimde.

Çünkü ben “başka biri gibi görünmek” için değil, kendim gibi var olmak için yazıyorum.

Sevgilerimle..

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 16 saat önce
Bir dakikalık saygı duruşu efendim :)) hahaa
BEĞENME
0
CEVAPLA