Tepebaşı ilçesi kırsal Keskin Mahallesi’nde yaşayan üniversitede makine bölümü bitiren 35 yaşındaki Ali Armağan, mezun olduktan sonra baba ocağına dönerek küçükbaş besicisi olmaya karar verdi. 2012 yılından beri dağlarda çobanlık yapan Armağan, 35 koyun ile başladığı işte 450 koyuna erişti. Koyunları ve köy hayatını çok seven Ali Armağan işini yapmaktan oldukça memnun.
Kış aylarında küçükbaş bakımı zor
Kış aylarının gelmesiyle koyunlarını dışarda otlatamayan Ali Armağan, 450 koyuna ağılında yem vererek bakıyor. Saman, pancar küspesi, mısır, ayçiçeği, yonca, arpa ve diğer besin değeri yüksek yemleri harmanlayarak koyunlarına veren Armağan, onları çocuğu gibi tek tek gözlüyor. Ali Armağan, verdiği yemlerden dolayı koyunların kışın bakım maliyetlerinin oldukça yükseldiğine değindi.
“Koyunculuk bir hastalık olduğu için geri geldik”
Küçükbaş besiciliği ve çobanlık mesleğini nasıl seçtiği konusunda konuşan Ali Armağan, “Küçüklüğümden beri bu mesleğin içindeyim. Askerden geldikten sonra babam bıraktı, ben elime aldım. Yani 2012 yılından beri ben yapıyorum. Aslında yüksekokulda 2 yıllık makine bölümü okudum, ama koyunculuk bir hastalık olduğu için geri geldik. Eskilerimiz, ’Alışan bir insan bırakamaz’ diye söyler. Biz de bırakamayıp geldik, Allah’a şükür işimizin başındayız. Askerden ilk geldiğimde 35 tane koyunum vardı, şu an 450 anaç koyunum bulunuyor. İçerideki hayvanlara artık kesif yemle bakıyoruz. Soğukların etkisiyle kuzulama zamanı başladı. Gece-gündüz burada hayvanların başında kuzulamalarını bekliyoruz” dedi.
“Yazın sopanı alıp hayvanları otlatmaya çıkıyorsun, kışınsa yem veriyorsun ve maliyet yükseliyor”
Kış şartlarında koyunlarına bakımı hakkında konuşan Armağan şöyle devam etti:
“Kış gelince bakım işleri yaza göre biraz daha artıyor, işçilik de aynı şekilde. Yazın sadece sopanı alıp hayvanları otlatmaya çıkıyorsun, kışın ise yem veriyorsun ve maliyet yükseliyor. Tane başı günde 1 kilo kesif yem yediriyoruz. Hiç maliyete vurup da hesaplamadık. Hesaplarsak işin içinden çıkamayız. Size hepsi farklı geliyor. Biz doğup büyüdüklerinden beri onların içinde olduğumuz için hepsinin annesini, kardeşini biliyoruz ve tanıyoruz. Saman, küspe, yonca, mısır ve ayçiçeği veriyoruz. Yani besi yemi falan satın almadan hayvanın enerjisini ve proteinini karşılayacak şekilde dengelemeye çalışıyoruz. Ona göre kilosu oluyor, kuzusunu çabuk büyütüyor. Yani ne kadar bakarsan o kadar kazanırsın. Kuzulama genellikle kış döneminde oluyor. Kış bittikten ve bahardan sonra bizim buralar sıcak olduğu için kuzu çok büyüyemiyor. Süt emdikleri zaman peynir oluyor, hasta olma ihtimalleri çok yükseliyor. O yüzden kuzulamayı kış zamanına denk getiriyoruz. Serinde kuzuları büyütüyoruz, mart ve nisan aylarında yetişenleri satıyoruz. Son dönemlerde bu işin meraklıları çoğaldı. Zor bir meslek, aylık gelirin olmadan çok zor. Yemini falan üretebilen insan olursa memleket için faydası dokunur, tavsiye ederim yani.”
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *