Eskişehir’de 7 yıldır sahaflık yapan Devran Gökay, bu mesleği yaptığı dönem boyunca eline geçen bazı kitaplarla birlikte değişik hikâyelere, hatıralara rastladığını ve hepsinin çok değerli olduğunu ifade etti. Kitaplarla insanların hayatına karışan ve onların yaşanmışlıklarına şahitlik eden Gökay, tarihi eser sayılabilecek ve çok değerli kitaplarla bile karşılaştığını, tesadüfen insanların hayat hikâyesini öğrendiği olaylarla karşılaştığını söyledi.
“Elimdeki en nadir eser padişah 2. Abdülhamid’in bankacısı Yorgo Zarifi’nin kitap koleksiyonuydu”
Devran Gökay, “Osmanlı döneminde padişah 2. Abdülhamid’e bankerlik işlerini öğretmiş bir adam vardı. Adamın adı Yorgo Zarifi’ydi. Şahsi kütüphanesinden kendi mührünün olduğu kitaplar vardı. 1800’lü yıllardan kalma kendi el yazısıyla yazdığı kitap koleksiyonu vardı. Kenarlarında orijinal altın yaldızlar vardı. Bayağı değerli bir kitap grubuydu. Herhalde elime geçmiş en nadir kitaplar onlardı” dedi.
“Birbirini seven iki gencin mektuplaşma serisi elimize geçmişti”
Bir hurdacıdan tesadüf eseri eline geçen mektupların bir aşk hikâyesi olduğunu anlayan Gökay, “Bir mektuplaşma serisi elime geçmişti. Yaklaşık 100-120 adet mektup vardı. Eskişehir’den bir erkekle, Almanya’dan bir kadının mektuplaşma serisiydi. Kadının ailesi Eskişehir’de, muhtemelen böyle tanışmışlar ve yaklaşık 5-5 buçuk yıl birbirleriyle mektuplaşmışlar ve bütün o samimiyetin ilerleme süreçlerini kademe kademe okuduk. Mektuptaki ifadelerde yer alan ‘Beyler-hanımlar’, ‘Karıcımlar-kocacımlar’ ‘Elinizi sıkarımlar-elinizi öperimlere’ kelimeleri ile ilişkilerin nasıl dönüştüğünü gördük. Hatta mektupların arasında düğünden fotoğrafları da vardı, evlenmişler. O kadar mahrem bir şeyi bulmuş olmak ilginçti. Tesadüfen hurdacının eline geçiyor, o da geri dönüşüme götürürken mektuplar bir anda beni buldu. Biz almasak geri dönüşümde kaybolacaktı” diye anlattı.
“Babaları çocuklar okusun diye kitabın arasına para koymuş”
Devran Gökay, bir başka hatırasını ise şöyle anlattı;
“Bir yerden kitap almıştım, o da ilginçti. Anladığım kadarıyla araları olmayan çocukları, babaları ölür ölmez pek hoşlanmadıkları kitaplarını satmak istemiş. Benden sanki çöpleri almamı istiyormuşum gibi davrandılar. O kitapların arasından bayağı bir kısmının içerisinden para çıkmıştı. Beyefendi biraz da bu yüzden çocuklarının kitapları kurcalamalarını istiyormuş. Bulduğumuz paraları daha sonra kendilerine teslim ettik.”