Günaydın, Meclis’te gündeme getirilen ve bazı maddeleri kabul edilen maden yasası değişikliğine ilişkin olarak yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Yaklaşık bir haftadır kamuoyunun gündeminde olan ve dün belli maddeleri kabul edilen yasa teklifi aslında hepimizin ortak yaşam hakkını doğrudan ilgilendiriyor. Bu kadar önemli ve yaşamı etkileyen bir düzenlemenin çok sayıda paydaşın görüşü alınarak hazırlanması gerekirdi. Ancak sunulan bu teklif, doğaya, çevre hukukuna ve kamu yararına aykırı, alışıldık torba yasa anlayışıyla hazırlanmış durumda.”
Günaydın, teklifin yasalaşması halinde ormanlar, zeytinlikler, su havzaları, sit alanları ve meraların ticari rant uğruna geri dönülmez biçimde zarar göreceğini vurguladı.
“Kanun teklifinde ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) muafiyetlerinin genişletildiğini görüyoruz. Madenler, HES’ler, konut ve sanayi projeleri için ÇED zorunluluğu ortadan kaldırılıyor. Yeni bir üst kurul kuruluyor ve bu kurul Cumhurbaşkanı Yardımcısına bağlı olacak şekilde yapılandırılıyor. Ayrıca Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne orman alanlarında yetki verilmesi gibi düzenlemeler var.”
Günaydın, Danıştay’ın iptal ettiği Akbelen örneğini de hatırlatarak, “Bu düzenleme adeta yargı kararlarını yasalaştırmak, Zeytincilik Kanunu gibi mevcut yasalara açıkça aykırı uygulamaları meşrulaştırmak anlamına geliyor,” dedi.
“Yatırımı desteklemek istiyorsak, bu yatırımın hukuka, bilime ve kamu yararına dayanması gerekir. Aksi takdirde bu yasa teklifi, yapılan talana hukuki bir kılıf uydurma çabasıdır. Bu nedenle teklifin geri çekilmesi gerektiğini düşünenlerdenim.”
“Barışçıl protesto yapan öğrencilere disiplin soruşturması yazıktır”
Üniversite öğrencilerine yönelik başlatılan disiplin soruşturmalarına da değinen Günaydın, anayasa ile güvence altına alınmış ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini belirtti.
“İfade özgürlüğü demokratik bir hukuk devletinin temel direğidir. Barışçıl protesto hakkını kullanan öğrencilerin, hele ki bu protestolar üniversite kampüsü dışında gerçekleşmişse, bu nedenle disiplin cezasına maruz bırakılması kabul edilemez. İnsan Hakları Komisyonumuzdan edindiğimiz bilgiye göre 20’yi aşkın öğrenci hakkında soruşturma açılmış durumda. Yüzü aşkın öğrencinin disiplin süreçleriyle karşı karşıya olduğunu biliyoruz.”
“Bu tür yaptırımlar öğrencilerin eğitim hayatını uzatır, zarar verir. Gençlerin eğitimine destek olmak yerine cezalandırmak, hem anayasanın hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin açık ihlalidir.”
“Avukatlık faaliyeti suç değildir, tutuklama hukuk devletine tehdittir”
İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan hakkında verilen tutuklama kararına da sert tepki gösteren Günaydın, avukatlık mesleğinin yargılanamayacağını vurguladı.
“Avukatlık faaliyeti suç değildir. Savunma hakkını temsil eden avukatlar, anayasal güvence altında kamu hizmeti yürütür. Meslektaşımız Av. Mehmet Pehlivan’ın avukatlık faaliyetleri gerekçe gösterilerek tutuklanması, yalnızca bir hak ihlali değil, savunma makamına yönelmiş açık bir tehdittir.”
Günaydın, tutuklama kararının kişi özgürlüğüne, adil yargılanma hakkına ve savunma hakkına aykırı olduğunu ifade etti:
“Avukatların müvekkiliyle kurduğu ilişki, savunma stratejisi hiçbir koşulda soruşturma konusu yapılamaz. Bu karar, mesleğimizin kriminalize edilmesine yönelik endişeleri artırmaktadır.”
Günaydın ayrıca, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan öncülüğünde 23 Haziran Pazartesi günü Çağlayan Adliyesi’nde yapılacak eyleme dikkat çekerek,
“Baro başkanlarımız ve yönetimimizle birlikte meslektaşımızın serbest bırakılmasını talep edeceğiz. Savunmayı yargılayan bu anlayışa karşı, savunmayı savunacağız,” dedi.