Eskişehir Haber Eskişehir Gündem Eğitim Bir-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Baki’den Üniversitelere Çağrı

Eğitim Bir-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Baki’den Üniversitelere Çağrı

Ertuğrul Baki, hülle atamalardan ulaşım sorunlarına, kreş eksikliğinden akademik mağduriyetlere kadar üniversitelerde çözüm bekleyen sorunları sıraladı.

Haberleri

Eğitim Bir-Sen Eskişehir 2 No’lu Şube Başkanı Ertuğrul Baki, üniversitelerde uzun süredir devam eden yapısal sorunlara dikkat çekerek hem çalışanların hem öğrencilerin ciddi mağduriyetler yaşadığını söyledi. Baki, özellikle sınavla alınması gereken kadrolara yapılan “hülle atamaların” Sayıştay denetimine takıldığını belirterek uygulamanın derhâl son bulması gerektiğini ifade etti.

“Hülle atama nedir? Bir kişiyi önce fakülte ya da enstitü sekreteri yapıp ardından sınavla alınması gereken şube müdürlüğüne çekmektir. Bu yöntem açıkça mevzuata aykırıdır” diyen Baki, bu tür uygulamaların kurumsal güveni zedelediğini vurguladı.

Baki, Osmangazi Üniversitesi’nde yıllar önce yaşanan bir olay sonrası üniversite kapılarının araç girişine kapatıldığını, bu nedenle ring hattı kullanıldığını hatırlatarak ulaşım krizinin derinleştiğini söyledi. Kapı girişlerinde oluşan yığılmaların çalışanları hem zaman hem de mali açıdan zorladığını belirten Baki, “Üniversitenin içine otobüslerin yeniden girmesi gerekiyor. Kuyruklar nedeniyle insanlar mesailerine ve derslerine geç kalıyor” dedi.

“Bir diğer sorun da hülle atamalar”

Osmangazi Üniversitesindeki otopark sorununa da değinen Baki, hastaların ve çalışanların polikliniklere ulaşmakta zorlandığını ifade  ederek “Yer almasını ve alttan gelen talepleri hem kendi alanındaki uzmanlaşmış olan personelin de yükselmesinin önüne açabilmesi için bu sınavlara bir an önce talep toplamasını bekliyoruz.

Bir diğer sorun da hülle atamalar. Şimdi hülle atama nedir? Bir kişiyi alırsınız, önce fakülte sekreteri ya da enstitü sekreteri yaparsınız, oradan da şube müdürlüğüne çekersiniz. Bilirsiniz ki şube müdürlüğü sınava tabi bir kadrodur. Sınava tabi olan bir kadroyu bu şekilde hülle yoluyla yapılması, Sayıştay'ın ve yargının denetimlerine takılmaktadır. Bunun da olmamasını istiyoruz.

Şimdi Osmangazi Üniversitemizde bu yaşanan bir, yıllar önce yaşanan bir olay vardı biliyorsunuz. Ki bu dışarıdan yaşanan bir olay değildi, içeriden gerçekleştirilen bir şeydi. Sonrasında üniversitenin kapıları kapatıldı ve üniversitenin içine otobüsler giremiyor. Üniversitenin içine otobüsler giremediği için bir ring hattı oraya konuldu. Bu ring hattının içerisinde de bu sefer kapıda birikmeler oluşuyor ve bu şeye ekstra bir para ödemek zorunda kalıyorlar. Bu, çalışanları hakikaten mali açıdan sıkıntıya sokmakta. Artı, hastanenin önünde büyük yığıntılar oluşmakta. Yani öğrenciler ve çalışanlar o ring hattına binmek için sıraya giriyorlar. Belki onu göreniniz olmuştur. Çok büyük bir kuyruk uzamakta. İnsanlar mesaisine ya da dersine geç kalmasına sebep olacak bir durum oluşmakta orada. Bu trafik düzenlemesinin tekrardan üniversitenin içerisine otobüslerin girmesini istiyoruz. Bu en azından hem mali açıdan insanları rahatlatır, hem de aynı zamanda insanların ulaşacakları yerlere daha hızlı ulaşmasını sağlar. 

Sadece ücretsiz olması sorunu çözmez. Çünkü oluşan bir de kuyruklar var. O kuyruklar aynı zamanda insanların mesailerine geç kalmasına sebep oluyor.

ESTÜ'deki en bariz sorunumuz şu: ESTÜ'de, biliyorsunuz şehrin dışında kalan, aslında ulaşım açısından en rahat olan üniversite olmasına rağmen dışarıda kaldığıyla ilgili böyle kafalarda oluşmuş, şehrin dışında denilerek bir algı oluşturulmuş bir üniversite. Hem alan açısından çok uygun hem de trafik açısından, ulaşım açısından çok uygun bir üniversite olmasına rağmen belediyelerin yetersiz otobüs vermesinden dolayı saat 5'ten sonra laboratuvarlarda çalışma yapan öğrenciler, personel, öğretim görevlileri 5'ten sonra azalan seferlerden dolayı orada çok mağduriyetler yaşamakta. Bir de etrafı çok tenha olduğu için, köpeklerin de çok yoğun olduğu için, birkaç sefer de köpek saldırısına uğrayan insanlar oldu orada. Öğrencilerimiz oldu, çalışanlarımız oldu. Böyle bir duruma bir an önce belediyenin el atarak oradaki sefer sayısını ve aynı zamanda birçok yerden, mesela Gök Meydan'da oturuyorum ben. Gök Meydan'dan ESTÜ'ye tek seferlik otobüs yok. Direkt ben oradan bir otobüse bindiğim zaman ESTÜ'ye gidemiyorum. Mutlaka Odunpazarı'na gelmem lazım, Odunpazarı'nda aktarma yapmam lazım, ondan sonra ESTÜ'ye geçmem lazım. Bu da hakikaten iki sefer ücret ödemesine sebep oluyor bir çalışanın. Aynı zamanda da ulaşımını sağlayıp mesaisine zamanında yetişebilmesi için daha erken bir şekilde mesai sürecini başlatması gerekiyor. 

ESTÜ'de bir kreş sorunu var. Bu yıllardır. Ben 2019'da üniversiteye geçtim. 2019'dan bu yana orada çalışanların bir kreş sorunu var. Bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı'yla, Milli Eğitim İl Müdürlüğü'yle yaptığımız görüşmelerde orada bir yer tahsis edilmişti. Sonrasında bundan da vazgeçildi. Tabii şu ekonomik şartlarda, şu anda Devlet kreş için herhangi bir ödenek göndermediği için bu durumun bilincinde yönetimimiz ama bir türlü ödenek sağlanamadığı için orada da kreş yapılamıyor ve orada personel hakikaten çok mağdur oluyorlar. Çünkü çevresinde bu çocukları bırakabilecekleri bir kreş, bir anaokulu çok yakında yok.

Evet, otopark sorunu yine size verdiğimiz maddelerin içinde otopark sorunu, Osmangazi içerisindeki otopark sorunu. Yani bu çalışanlardan çok oraya gelen hastaları ilgilendiren, bizim de aynı şekilde... hani şu anlamda bakabilirsiniz, ya hastalardan bir sendikaya ne diyebilirsiniz ama sonuçta bizler de çalışanlar olarak aynı hastanenin imkanlarından zaman zaman yararlanmak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla oraya gittiğimizde hastalar için polikliniklerin önünde ayrılmış çok küçük bir alan var. Onun dışında ya Tıp girişinde sağda, bayağı uzakta bir yerde sağda bir yer var ya da İlahiyat'ın yanında bir yer var. Şimdi düşünün, ben hastayım ve hakikaten yürüyemeyecek durumdayım ve polikliniklerin önünde ben otopark bulamadığım zaman bu iki yerden birini tercih etmek zorundayım ve polikliniğe ulaşana kadar hakikaten büyük zahmet çekiyoruz. Bunu Kamil Bey'le, Rektör hocamızla birkaç sefer konuştuk. Bir çözüm noktasına henüz ulaşabilmiş değiliz. Bu da hem Eskişehir halkını hem Eskişehir'deki çalışan memurları ilgilendiren önemli konulardan bir tanesidir bence. Şöyle bir şeyden daha bahsedeyim, o önemli çünkü. Bu Anadolu Üniversitesi'nde Fuat Hoca’dan sonra Kemal Hoca'nın bir geçiş döneminde bulunduğu bir an var.

O süreç içerisinde doktor öğretim üyelerinin yükselme kriterleri değiştirildi. Ve hakikaten zorlu bir şeye sokuldu o süreç. O süreç içerisinde hazırlığını yapmış, eski kriterlere göre hazırlığını yapmış kişilere denildi ki: "Sizin bu yaptıklarınızın hepsi yok hükmünde. Ne yapacaksınız? Yeni kriterlere göre hazırlanacaksınız." Bu yeni kriterler de hakikaten zorlu bir süreç. Yani akademik süreçler öyle bir yılda, üç ayda, beş ayda hazırlanacak şeyler değil. Kimi zaman üç yılı, dört yılı, beş yılı bulabildiği de olabiliyor. Bunun hakem süreçleri oluyor veya başka süreçleri oluyor. Bu süreçlerle alakalı olarak değiştirilince bu arkadaşlarımızın işten atılma riski de ortaya çıktı. Yani üniversite isterse "Ben sizin görevinizi uzatmıyorum" deyip çok rahat bir şekilde bunların iş akdini feshedebilir. Çünkü sözleşmelidir. Bir kanuna tabi olarak 657'deki gibi korunur değillerdir. Doçent olana kadar doktor öğretim üyeleri ve asistanlar bir koruma kalkanının içerisine girmezler. O yüzden de sürekli olarak hep "işimiz bu sene biter mi, bizim sözleşmemiz uzar mı?" riskini taşımakta ve böyle bir sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Şimdi bu süreçle alakalı olarak Anadolu Üniversitesi olumlu bir adım attı mı? Attı. Bu Aralık ayında bu süreleri dolan öğretim üyelerinin süreçlerini bir yıl daha uzattı. Ama bir yıl uzatması da yetmiyor. Bence bizim önerimiz şu: Eski kriterlere tabi olan doktor öğretim üyelerinin değerlendirmelerinin eski kriterler üzerinden yapılarak bu arkadaşların hak ettiği noktalara gelmesi sağlanmalı. yenilerini aldıklarınızı yeni kriterlere göre değerlendirebilirsiniz. Ama eskileri siz diyorsunuz ki: "Şöyle bir karşımızda dere var. Bu dereyi geçmek için size bir at veriyoruz." Sonra adam derenin ortasına ya da sonuna yaklaşsa "Olmaz" diyorsunuz. "İn o attan, bu ata bineceksin. Geri başa gel, bu ata bin tekrardan dereyi geç." E tabii bu da sıkıntı doğurdu ve bu arkadaşlarımız hakikaten mağdur. Onlarla birkaç sefer iletişime geçtik. Davet ettik. Avukatımızla birlikte sizi bir dinleyelim, gerekirse bunu mahkemeye taşıyalım Rektörlük bu işi çözmezse eğer. Ki daha müracaat etmedik bu konuyla ilgili Rektörlüğümüze. Ben Rektörlüğümüze müracaat ettiğimde onların da bunu sıcak değerlendireceğini düşünüyorum. Ama ola ki böyle bir durum hasıl olmadı, o zaman bizim son merci olarak mahkeme kozumuzu kullanmamız gerekecek. O noktada çağrım şudur, buradan çağrım bu: Bu arkadaşlarımızla bir an önce bir araya gelerek bu işi çözme metotlarımızı bir konuşmamız lazım. Biz her defasında davet ettiğimizde hep bir bahane ile karşılaştık. Bu arkadaşlarımızı kendi hakları noktasında biraz daha cesur, biraz daha istekli davranmaya davet ediyoruz. Buradan da sizin aracılığınızla onlarla bir araya gelip bu konuyu çözme şeklimizi ve yöntemimizi belirleme noktasında onları sizin aracınızla davet etmiş oluyorum “ dedi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *