Kökoğlu, “Bu memlekette işçinin yalnızca emeğinin değil, canının da güvencesi yok. İşçilerin canı pahasına üretim sürdürülüyor, patronlar servetlerine servet katıyor” dedi.
Patlamada yaşamını yitiren 6 kadın işçiden 3’ünün çocuk olduğunu hatırlatan Kökoğlu, “Hepsi yevmiyeli, sigortasız ve güvencesiz çalıştırılıyordu. İşletmenin yangın söndürme planı yoktu, ruhsatı bile bulunmuyordu. Bu açıkça bir cinayettir” ifadelerini kullandı.
Kökoğlu, sorumluların işletme sahibi ve yöneticilerle birlikte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, SGK ve belediye olduğunu vurguladı. “Bu bir kader değildir, fıtrat hiç değildir; bu bir iş cinayetidir!” dedi.
Açıklamada, Saray düzeninin artan güvencesizlik, yoksulluk ve iş cinayetleriyle dolu bir tablo yarattığı ifade edilerek, “MEB’in MESEM programlarıyla çocuklar okuldan koparılıp atölyelere sürülüyor. Açlık sınırının altında, sigortasız çalıştırılıyorlar” denildi.
Kökoğlu, Ağrı’da 14 yaşındaki tarım işçisi Nursefa Samur’un yaşamını yitirmesine de değinerek, “İSİG verilerine göre 2025 yılı içinde 77 çocuk işçi hayatını kaybetti. Buna rağmen bütçede çocuk işçiliğiyle mücadeleye tek kuruş ek kaynak ayrılmadı” dedi.
Tokat’taki Şık Makas işçilerinin grevine yapılan polis müdahalesini hatırlatan Kökoğlu, “Hakkını savunan kadın işçi Buse Kara’ya ev hapsi verildi. Bu, mücadele eden kadınlara verilen açık bir gözdağıdır” diye konuştu.
Kökoğlu son olarak şu ifadeleri kullandı:
“Bu düzen böyle gitmez! Bu sömürü ve cinayet düzeninin hesabı emeğin örgütlü mücadelesinde sorulacak. Tokat’tan Dilovası’na yükselen bu ses; emeği çalınan kadınların, işçilerin ve çocukların haklı isyanıdır.
Yaşamak için örgütlenelim, emeğimiz için mücadele edelim, Saray’ın sermaye terörüne hep birlikte dur diyelim.”
