Ölce, ekonominin çarklarını döndüren küçük ve orta ölçekli işletmelerin ayakta kalmakta zorlandığını belirterek, “Bu tablo sadece bir şirketin iflasıyla sınırlı değil; ardında yüzlerce çalışanın, onlarca tedarikçinin ve binlerce ailenin geçim mücadelesi yatıyor. Hepimizin bildiği gibi konkordato, aslında firmaların yeniden nefes alabilmesi için oluşturulmuş bir yasal mekanizma. Ancak bugün geldiğimiz noktada bu mekanizma bir ‘çıkış kapısı’ olmaktan çok, çaresizliğin simgesine dönüşmüş durumda.” dedi.
Konkordato başvurularının temelinde ciddi nedenler olduğunu vurgulayan Ölce, artan finansman maliyetleri ve yüksek faiz oranlarının işletmeleri zor durumda bıraktığını ifade etti. Yüksek enflasyonun hem girdi maliyetlerini artırdığını hem de tüketicinin alım gücünü düşürdüğünü belirten Ölce, bu durumun iç pazarı daralttığını söyledi.

Üretim maliyetlerindeki öngörülemez artışın işletmelerin plan yapmasını imkânsız hale getirdiğini kaydeden Ölce, “Bir ay öncesinin maliyet hesabı bugün geçerliliğini yitiriyor. Hammadde, enerji ve işçilik giderlerindeki dalgalanmalar, firmaların uzun vadeli düşünmesini engelliyor. Ayrıca krediye erişimde yaşanan güçlükler, birçok işletmeyi nakit sıkışıklığıyla karşı karşıya bırakıyor. Bankalar teminat şartlarını ağırlaştırıyor; küçük üreticiye, esnafa nefes alacak alan kalmıyor.” diye konuştu.
Konkordato başvurularının en fazla tekstil, inşaat ve metal ürün sanayilerinde görüldüğünü belirten Ölce, bu üç sektörün istihdamın ve üretimin bel kemiğini oluşturduğunu ifade etti. Bu alanlarda yaşanan sıkıntıların geniş bir ekonomik zinciri etkilediğini dile getiren Ölce, “Bir fabrikanın üretimi durduğunda, o fabrikanın tedarikçisinden nakliyecisine, servis sağlayıcısından işçisine kadar herkes bundan etkileniyor. Bu durum, ekonomide ‘zincir iflaslar’ olarak kendini gösteriyor.” dedi.
Konkordato sürecinde alacaklıların yeterince korunmadığını söyleyen Ölce, bu durumun piyasada güveni zedelediğini ifade etti. Süreçlerin adil ve denetimli yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Ölce, “Bizim önerimiz, konkordato süreçlerinde mutlaka ‘Alacaklılar Kurulu’ oluşturulması yönündedir. Bu kurulda sadece finans temsilcileri değil, işçi temsilcileri de yer almalıdır. Çünkü bir şirketin geleceği sadece rakamlardan ibaret değildir; o işletmede emeğiyle çalışan insanların da söz hakkı olmalıdır.” diye konuştu.
Bazı firmaların konkordato sistemini kötüye kullandığını dile getiren Ölce, “Ne yazık ki bazı işletmeler zaman kazanmak amacıyla ikinci kez konkordato başvurusunda bulunuyor. Bu durum, hem sürecin ciddiyetini zedeliyor hem de piyasadaki güveni sarsıyor. Bu nedenle, aynı firma için ikinci kez konkordato başvurusuna izin verilmemelidir.” ifadelerini kullandı.
Konkordato sürecinin binlerce işçinin geçimini doğrudan etkilediğini belirten Ölce, çalışan haklarının korunmasının öncelik olması gerektiğini söyledi. Anahtar Parti olarak “Kıdem Tazminatı Garanti Fonu” kurulmasını önerdiklerini dile getiren Ölce, “Böylece işveren ekonomik sıkıntıya düşse bile, işçinin hakkı güvence altına alınır. İşçinin emeği, bir alacak kalemi olarak değil, kutsal bir hak olarak korunmalıdır.” dedi.
Açıklamasının sonunda Türkiye’nin güçlü bir üretim kapasitesine ve çalışkan bir insan kaynağına sahip olduğunu vurgulayan Ölce, “Bu potansiyelin korunabilmesi için şeffaf, adil ve sürdürülebilir bir ekonomik düzen kurulmalı. Biz Anahtar Parti olarak üretimin, emeğin ve alın terinin yanında durmaya devam edeceğiz. Krizleri konuşmak kadar, çözüm üretmenin de sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz. Türkiye’nin yeniden üreten, güvenen ve büyüyen bir ülke olması için çalışmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.