Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde yer alan Küllüoba Höyüğü, Anadolu’nun en önemli arkeolojik merkezlerinden biri olarak tarih sahnesine ışık tutmaya devam ederken, Küllüoba Höyüğü Kazısı Başkanı Murat Türkteki, arkeologların bir gününü anlattı.

“dinlenmeye pek vakit yok ama yaptığımız iş keyifli”
Kazı başkanı Doç. Dr. Murat Türkteki, kazı evindeki bir günü şöyle özetliyor: “Burada gün erken başlar. 06.30’da kahvaltı yapılır, 07.00’da mutlaka arazide olunur. 09.00' daki çay molasından sonra öğleye kadar aralıksız çalışılır, 12.00’de yemek için kazı evine dönülür. 13.00’te yeniden sahaya çıkılır ve 15.30’a kadar kazı devam eder. Ardından eserlerin temizliği, çanak çömlek ve kemiklerin yıkanması yapılır. Akşam yemeğinden sonra ise belgeleme çalışmaları, fotoğraflama, mimari çizim ve raporlama gece geç saatlere kadar sürer. Cumartesileri yarım gün çalışılır ve öğleden sonra ev temizliği yapılır.”
Pazar günlerinin ise dinlenmeye ayrıldığını belirten Türkteki, "Dinlenmeye fazla vakit kalmıyor ama yaptığımız iş keyifli" dedi.
Şu an 25 kişilik bir ekip bulunduğunu aktaran Türkteki, sayının ihtiyaca göre 15 ile 35 arasında değiştiğini söyledi. Zaman zaman antropologlar, botanikçiler, arkeozoologlar ve tohum uzmanlarıyla da çalışıldığını ifade etti.
"O tozu bir kere yuttuktan sonra vazgeçmek çok zor"
Mesleğe olan ilgisinin çocukluk hayali olduğunu belirten Türkteki, "16 yaşındayken gönüllü olarak kazılara katılırdım. Arkeolojik kazı, yalnızca bir iş değil aslında bir yaşam biçimi. O tozu bir kere yuttuktan sonra vazgeçmek çok zor. Bir noktadan sonra bağımlılık gibi oluyor. Bahar geldiğinde arkeologların aklı hep kazıdadır" sözleriyle arkeolojinin yaşamındaki yerini anlattı.
ARKEOLOJİ BİR TUTKU
Arkeolojiyi tek kelimeyle "tutku" olarak tanımlayan Türkteki, "Hakikaten zorlu şartları var ama bütün zorluklara rağmen ortaya yeni bir şey çıkarabilmek tarifsiz bir mutluluk" diyor. En büyük heyecanının ise buluntuları insanlarla paylaşmak olduğunu belirtiyor: “Arkeolojiyi toplumsallaştırabilmek beni daha fazla mutlu ediyor.”

"amaç eser bulmak değil Bizim amacımız sorulara cevap bulmak"
Meslek hakkında yanlış algılara değinen Türkteki, "Bize mezar kazıcı derler mesela. Mezar kazdığımız doğru ama bu her zaman olan bir şey değil. İkincisi bir şey arıyormuşuz gibi bir imaj var. Hani bir esere odaklanmışız ve onu arıyormuşuz gibi. Halbuki öyle bir şey değil. Bilimsel olarak arkeologların kafalarında sorular var aydınlanması gereken. Eksik gördükleri yerler var. Bu sorulara yönelik kazılar başlatılıyor. Dolayısıyla bir yer çok önemli olduğu için ya da bir şey olduğu için ya da bir şey bulunacağı için kazılmıyor. Aslında arkeologların kafasındaki sorulara ya da bilimsel eksiklere cevap vermesi için kazı çalışmaları yapılıyor. Esas amaç hiçbir zaman eser bulmak, altın bulmak, hazine bulmak değil. Bu anlamda definecilerle karıştırılıyor ve karşılaştırılıyor. Bizim amacımız sorulara cevap bulmaya çalışmak” dedi.

ilkler şehri küllüoba
Küllüoba’nın önemini ise: "Burası beş bin yıllık bir şehir. Dünyanın en eski ağrı kesicisi, ekmek buluntusu, mezarlık alanları gibi ilginç bulgular var. Ama en önemlisi, şehirleşmeye dair sunduğu veriler. İnsanlığın sosyal yaşamına dair eşsiz bilgiler içeriyor." şeklinde anlattı. Küllüoba'daki unutamadığı bir anısını da paylaşan Türkteki, "Mezarlık alanında taş sanduka içinde bir mezar bulmuştuk. Ertesi yıl geri döndüğümüzde alan otlarla kaplanmıştı ama yalnızca o sandukanın içinde papatyalar açmıştı. Bu benim için çok özel bir andı" dedi.