Görüntü Yetmiyor, Akış Dinmiyor
Ekran başında geçen saatler seni yormuyor. Asıl yoran şey, bir türlü o ekrandan kopamaman. İçerik izlemek alışkanlıktan öteye geçti. Artık hiçbir şeyi sonuna kadar izlemiyor, okuduğunu tam olarak hatırlamıyor, izlerken bile başka sekmeye geçiyorsun. Çünkü akış hiç durmuyor. Biri bitmeden diğeri başlıyor. Beynin, sindirecek zaman bulamıyor.
Huzursuzluk Sessizlikten Doğuyor
Telefonun çalmadığı, bildirimin gelmediği her an, “acaba bir şey mi kaçırdım?” hissi başlıyor. Garip olan şu: Cevap beklemiyorsun, acil bir işin yok ama yine de tetiktesin. İşte bu, dijital uyarılma alışkanlığının doğrudan sonucu. Beynin, dinginlik hâlini unutuyor. O yüzden sessizlik artık huzur değil, huzursuzluk yaratıyor.
Ne İzlediğini Bilmiyor, Neden İzlediğini Unutuyorsun
Sürekli yeni bir içerik tüketiyorsun ama hangisini gerçekten hatırlıyorsun? Kaçını tamamladın? Kaçını sadece geçmek için açtın?
Daha kötüsü, bazen neden açtığını bile bilmiyorsun. Ekranla kurulan bu bağlantı artık bilinçli değil, otomatik hale gelmiş durumda.
Parmakların hareket ediyor ama sen aslında sadece akışın içinde sürükleniyorsun.
Bu Bağımlılık Değil, Bu Tükenmişlik
Bu durum “teknoloji bağımlılığı” gibi klasik bir teşhis değil. Çünkü burada aradığın keyif değil. Burada sadece “kopamamak” var. Ne keyif alıyorsun, ne gerçekten bağlısın. Ama bırakınca boşluk hissi geliyor. Bu, zihinsel tükenmişliğin sessiz işareti.
Azaltmak Değil, Fark Etmek
Çoğu kişi “ekran süresini azalt” diyor. Oysa mesele bu değil. Asıl sorun, ne izlediğini fark etmemek, neden orada olduğunu sorgulamamak. Kendini o döngüden çıkarmak istiyorsan, ekranla değil, ekranla olan bağınla yüzleşmelisin. Boşlukta hissettiğinde telefona değil, kendine yönelmelisin. Çünkü gerçek yorgunluk cihazdan değil, maruz kalmaktan geliyor.
Teknolojiyle yaşamak artık kaçınılmaz. Ama onunla nasıl yaşadığını sorgulamazsan, en gelişmiş cihaz bile seni daha fazla içine çeker. Bir noktada soruyu sormalısın:
"Gerçekten bağlantı mı kuruyorum, yoksa sadece kaçıyor muyum?"