Dün, İstanbul'da meydana gelen 6.2 şiddetindeki deprem, sadece İstanbul'u değil, çevre illeri de etkisi altına aldı. Biz de Eskişehir'de, o sarsıntının yarattığı dalgayı hissettik; o tanıdık endişeyi, içimizi titreten o kısa ama etkili anı yaşadık. Ancak depremden hemen sonra, asıl kırılma noktasını bir kez daha gördük: İletişim sistemleri, GSM hatları çöktü. O anlarda İstanbul’daki yakınlarımıza ulaşmaya çalıştık, ama nafile… Ne telefonla arayabildik, ne mesaj gönderebildik. Üstelik bu durum yalnızca İstanbul’la da sınırlı kalmadı; Eskişehir’de bile hatların çekmediği noktalar oldu, iletişim sekteye uğradı.
Her seferinde aynı senaryoyu yaşamak zorunda kalıyoruz. Bir deprem oluyor, insanlar panikliyor, sevdiklerine ulaşmaya çalışıyor, ama iletişim altyapısı bu yükü taşımıyor, taşımıyor, taşımıyor… Kaç kez yaşadık bunu? Kahramanmaraş merkezli depremde de aynı sorunu gördük; insanlar sevdiklerine ulaşmak için saatlerce uğraştı, enkaz altında kalanların sesi belki de bu yüzden duyulamadı. Dün, o anıları bir kez daha hatırladık.
Ve bugün bir kez daha soruyoruz:
Bu sistem ne zaman çalışacak?
Bir daha olursa, yine mi ulaşamayacağız birbirimize?
İletişim Altyapısı Neden Bu Kadar Kırılgan?
Her depremde aynı tabloyu görmek artık bir alışkanlık haline geldi. Hatlar kilitleniyor, insanlar birbirine ulaşamıyor, belirsizlik içinde kalıyor. GSM operatörleri her seferinde “altyapımız güçlendirildi” dese de, gerçek sahada bunun karşılığını göremiyoruz. Oysa afet anlarında iletişim, yalnızca bilgi almak ya da vermek değil; hayatta kalmak için bir araç. Yardım istemek, sesini duyurmak, birilerine ulaşmak hayatla ölüm arasındaki çizgiyi belirleyebilir. Ama biz hâlâ bu çizgide yalnız yürümek zorunda kalıyoruz.
Dijital Alternatifler Yeterli mi?
İletişim hatları çöktüğünde akla gelen ilk şey dijital alternatiflere yönelmek oluyor. AFAD Acil Durum Uygulaması, bu anlamda belki de elimizdeki en güvenilir araçlardan biri. Deprem bildirimleri, güvenli toplanma alanları ve acil durum bilgileriyle temel bir destek sağlıyor. Ancak AFAD uygulaması bile, altyapı tamamen çökerse, tek başına yeterli olamıyor. Bunun dışında, veri tabanlı mesajlaşma sistemleri ve Wi-Fi üzerinden çalışan iletişim çözümleri de var, ama bunların yaygınlığı ve işlevselliği herkes için ulaşılabilir değil. Hele ki internetin kesildiği bir senaryoda, bu uygulamalar da devre dışı kalıyor. Elektrik giderse, enerji kesilirse; elimizde hiçbir şey kalmıyor.
İletişim Kesilirse Ne Yapabiliriz?
Deprem anlarında en büyük sorunlardan biri, iletişim hatlarının bir anda kilitlenmesi oluyor. GSM hatları çekmez hale geliyor, internet bağlantısı kopuyor, Wi-Fi ağları bile çoğu zaman yetersiz kalıyor. Böyle bir durumda, operatörlerin altyapıyı güçlendirmesi ve afet senaryolarında acil iletişim trafiğini önceliklendirmesi gerekiyor. Sadece bu da değil, toplanma alanlarında kesintisiz internet sağlayacak Wi-Fi ağlarının oluşturulması, iletişimin en azından yerel düzeyde devam etmesine katkı sağlayabilir. Fakat elektrik kesildiğinde bu sistemler de devre dışı kalıyor. Bu yüzden, iletişim altyapısının yedeklenmesi, taşınabilir baz istasyonları ya da uydu destekli çözümler gibi alternatif yöntemlerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, her depremde aynı sorunu tekrar tekrar yaşayacağız.
Bu Sorunu Ne Zaman Çözeceğiz?
Her seferinde aynı soruyu soruyoruz: Bu sistem ne zaman çalışacak? Bir daha büyük bir afet yaşandığında, yine mi sevdiklerimize ulaşamayacağız? Bu ülkenin insanları, afetin yıkımına bir de iletişim kesintisinin yükünü eklemek zorunda mı kalacak? GSM operatörlerinin afet senaryolarına gerçekten hazır olması gerekiyor. Sadece iyi günlerde değil, kötü günlerde de çalışabilen bir sistem kurmak zorundalar. Çünkü deprem anında iletişim kurmak bir lüks değil, bir hayatta kalma mücadelesidir.