Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonundan Çağrı: "Kadına Şiddete Karşı Daha Güçlü Tedbirler Alınmalı"

Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu'ndan Funda Güney Kökçınar, "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü" dolayısıyla Türkiye'de kadına şiddetin engellenmesi için alınması gereken tedbirler, kadın hakları ve 6284 sayılı kanun ile İstanbul Sözleşmesi gibi önemli konular hakkında açıklamalarda bulundu. Kökçınar bununla birlikte kadına yönelik şiddetle mücadelede hükümetin daha etkili adımlar atması gerektiğini vurguladı.

Kökçınar, Türkiye Kadın Federasyonu'nun verilerine göre 1 Ocak-31 Aralık 2023 tarihleri arasında 438 kadının; 2024 yılının ilk 10 ayında ise 357 kadının başta kocaları, sevgilileri ve babaları olmak üzere en yakından tanıdıkları erkekler tarafından katledildiğini açıkladı. Kökçınar bu noktada her geçen sene daha da fazla kadının cinayet, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kaldığını dile getirerek; pek çok kadına hayatın her noktasında psikolojik, sözlü, ekonomik şiddet ve flört şiddeti uygulandığının altını çizdi. 

“Kadınlar artık taziye mesajı görmek istemiyor. Kadınlar, henüz hayattayken onları yaşatacak önlemler alındığını görmek istiyorlar” diyen Kökçınar, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un da gerektiği şekilde uygulanmasının önemini bir kez daha vurguladı. Son dönemlerde kadınların hukuki kazanımlarına yönelik sistematik yaptırımlar yüzünden kadına yönelik şiddetin daha da fazla arttığını belirten Kökçınar, bu nedenle kadınların en temel insan hakkı olan “yaşam hakkı”nın ellerinden alındığına dikkat çekti. Kökçınar özellikle laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi ve kadının varlığı yalnızca aile içinde sınırlandırılarak özgür bir birey olarak görülmemesi gibi temel sorunları çözüm önerisi için sıraladı. Kökçınar, konuyla ilgili görüşlerini “Özellikle 6284 sayılı yasaya karşı yürütülen haksız saldırılar kadınların yaşam hakkının tartışmaya açılması anlamına gelmektedir. Kimse kadınların yaşam hakkını tartışmaya açamaz” şeklinde ifade etti. 

“Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ancak bütüncül bir politik duruşla mümkün olacaktır” diyen Kökçınar, bu noktada yasal mevzuatların yanı sıra toplumsal yapı ve bilincin önemine de vurgu yaptı. Siyasi makamların ve iktidar sahiplerinin kadına bakış açılarını değiştirmesi gerektiğini savunan Kökçınar, İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz bir şekilde çıkan iktidara yönelik ise “kadınların yıllar süren mücadelelerle elde ettikleri kazanımlarının tartışmaya açılması ve kadınları şiddete karşı korunmasız bırakılması kadınlarımızın yaşam hakkını ihlaline yol açmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede sürecinde toplumun tüm paydaşlarının rol oynaması gerekmedir” şeklinde ifade etti. 

“Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Türk Medeni Kanunu, 6284 sayılı Kanun, Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan yasal mevzuatların tüm kurum ve kuruluşlarca eksiksiz uygulanması ve İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe girmesi öncelikli taleplerimizdir” diyen Kökçınar, kadın hakları ihlallerine karşı hep birlikte ve her alanda mücadelelerini sürdüreceklerini dile getirerek açıklamasını noktaladı. 

İLGİLİ HABERLER